“GADDAR” BENCE BİR DEĞİŞİM HİKAYESİ
Gaddar çok sevilen, beğenilen bir proje oldu. Sizi de bu projede izleyebileceğimiz için çok heyecanlıyız. Sizce Gaddar’ın bu kadar sevilmesinin ve izlenmesinin sebepleri neler? İzleyici neleri sevdi Gaddar’da?
“Gaddar” dizisi, bence bir değişim hikayesi, doğuda askerliğini yapmış, yaparken birçok tehlikeyle burun buruna gelmiş kahraman Dağhan. Baba evine dönüşünde başlayan olaylar, onu mafya dünyasına çekiyor ister istemez. Bu durum hem kendisine, hem de aile bireylerine zarar veriyor ve hiç tanımadığı bu alemde kendisini, sevgilisini, ailesini korumak zorunda kalıyor. Dağhan rolünde Çağatay Ulusoy bence çok başarılı. Diğer karakterleri oynayan arkadaşlar da rolün hakkını veriyorlar.
Sizi Ekber karakteriyle izleyeceğiz bu akşam. Kimdir Ekber? Ekber’in Enver ile nasıl bir baba-oğul ilişkisi var?
Benim oynadığım Ekber Baltacı karakteri, silah ve uyuşturucu dışında organize gayri kanuni işler yapan, acımasız bir mafya babası. Aynı zamanda Enver karakterinin babası. Hikayesini dizinin ilerleyen bölümlerinde izleyeceğiz…
55 yılı aşkın süredir sinema, tiyatro ve televizyonda hep başarılı ve çok konuşulan, sevilen işlerde rol alıyorsunuz. Projeleri seçerken birçok kriteriniz vardır elbette. Ama genel olarak nelere dikkat ediyorsunuz? Zaman içinde seçim kriterleriniz değişti mi?
Önce projede yaratılan dünyanın gerçek hayatla bağlantısına ve oynayacağım karakterin duygusu ve sahiciliğine dikkat ediyorum. Hayır, zaman içinde kriterlerim hiç değişmedi.
Bugüne kadar canlandırdığınız karakterlerle ilgili size gelen yorumlardan sizi en çok etkileyen ya da şaşırtanı hangisiydi?
Takipçilerimden Sibel Altın adlı genç hanım efendi yazmış: “Merhaba biz 4 kız kardeşiz, sadece sizin filmleri izleme izni olurdu bizim evde babam tarafından, ekranda siz varsanız TV izleyebiliyorduk :)” Hem şaşırdım, hem de etkilendim.
Peki oyunculuk kariyerinizin neredeyse 56 yılını doldurmuşken, "şöyle" bir rolde de mutlaka yer almak isterim dediğiniz karakterler veya projeler var mı hala?
“Şöyle bu rolde” veya “şöyle bir projede mutlaka oynamak isterim” diye hiçbir zaman düşüncem olmadı. Projeyi ve karakteri sevmem bana yetiyor.
SOSYAL MEDYADA HER MESAJA CEVAP VERME İMKANIM OLMUYOR
Sosyal medyayı (Instagram’ı) çok aktif kullandığınızı görüyoruz. Sık sık yaptığınız yürüyüşlerden ve günlük hayatınızdaki mutluluk veren detaylardan kesitler sunuyorsunuz takipçilerinize. Hatta geçtiğimiz yılbaşında da denizde olduğunuz bir videoyla iyi yıllar dilediniz sevenlerinize. Takipçilerinizle iletişiminiz nasıl?
Evet, Instagram hesabım var: “@ozyagciler”. Seviyorum ama her mesaja cevap verme imkanım olmuyor…
Kızınız Zeynep Özyağcılar da çok başarılı bir sanatçı. Çok küçük yaşlardan beri ilgisi var mıydı sanata? Böyle bir ailede yetişmek de etkili olmuştur elbette. Ama kızınızın yeteneğini ilk fark ettiğinizde neler hissetmiştiniz, yönlendirmeleriniz olmuş muydu? Veya öğütleriniz?
Zeynep Özyağcılar çok profesyonel bir oyuncu. Ayrıca harika bir kalemi var, profesyonel bir dansçı. Konservatuvar’da da hocalarının göz bebeğiydi. Yıldız Kenter’in son mezun ettiği sınıftır onunkisi. Zaten okuldan hocası Prof. Suat Özturna’nın atamasıyla Yeni Yüzyıl Üniversitesi Tiyatro bölümünde eğitmenlik yapıyor. Zekası ve yeteneğiyle elini neye atsa çok başarılı oluyor. Daha çocuk yaşta devlet opera balesine birincilikle girmişti. Sahnede hep bambaşkaydı. Sadece dans etmiyor, oynuyordu. Şu anda Türkiye’de nadir olan bir şey yapıyor. Kendi yapımcısı ve yazarı olduğu “En güzel parçam” adlı tek kişilik oyununu oynuyor. Hem dans ediyor hem şarkı söylüyor müthiş bir performans. Yapay zeka aşkıyla bir kadının iyileşme hikayesi. Herkese tavsiye ediyorum. Birçok da ödül aldı. Biz gururla takip ediyoruz. İyi ki bale yaparken sahnede yeteneğini görmüşüz. Daha çok büyük yerlerde göreceğiz Zeynep Özyağcılar’ı.
Yıldız Kenter’in size zamanında: “Senin çok güzel bir çocuk yanın var. Bunu sakın bozma, hayatın boyunca büyüme! İyi bir oyuncu olacaksın ama en güzel, en yalansız duygularını bu çocuk tarafında bulacaksın’ dediğini biliyoruz. İçinizdeki çocuk hala duruyor mu? Yıldız Hoca haklı çıktı mı? Ve sizin bugüne kadar birine verdiğiniz en büyük öğüt neydi?
Haftaya yedinci yaş gününü kutluyoruz. Öğüt: “Bu mesleği ya seveceksin ya aşık olacaksın ya da Karasevdalı.”
İYİ OYUNCU DUYGUYU YÜREKTE VE GÖZDE HİSSEDER
Yeni nesil oyunculuğu hakkında neler söylemek istersiniz? Eskiyle kıyaslandığında, neler değişti ve bu konuda bir değişikliğe gidilebilseydi, bu ne olmalıydı size göre?
Şimdi bu sorunuzu izninizle ikiye ayırmak istiyorum.
1-TV Dizi film oyunculuğu 2- Oyunculuk - Tiyatro, Sinema,dizi oyunculuğu.
İlki oyunculuğun kolaya kaçma hali, fizik ile seyirciyi etkileme durumu kadın ya da erkek… Gerçi genelleme yapmak yanlış olur tabii aralarında çalışıp, kendini geliştirip bir yerlere gelme çabaları olanlar yok değil.
İkincisine gelirsek, çok iyiler olduğu kadar, çok kötüler de var ve şaşırdığım bazı kötüleri medyanın iyi olarak gösterme çabaları. Micheal Caine diyor ki: “İlk filmlerimin birinde sarhoş bir karakter oynuyorum. Yürürken yalpalıyorum, kelimeleri doğru dürüst söyleyemiyorum, bazen kısık sesle, bazen bağırarak oynuyorum. Yönetmen geldi dedi ki: “Etrafındaki sarhoşlara bir bak. Sarhoş insan düzgün yürümeye çalışır, konuşurken saçmalamamaya, düzgün konuşmaya çalışır. Sen karakterin sarhoşluğunu değil, Micheal Caine’nin sarhoşluğunu oynuyorsun.” İşte kötü oyuncu kendi duygusunu oynamaya çalışır, o karakterin duygusunu değil. Duygu oynanmaz, iyi oyuncu duyguyu yürekte ve gözde hisseder, seyirciye o karakteri hissettirir.
İzlemekten sıkılmadığınız, her izlediğinizde size başka bir şey düşündüren ya da keyifli vakit geçirmenizi sağlayan bir film var mı? Varsa hangi film?
İki tane var:
Peter-Pan”Hook” 1991
Robin Williams, Dustin Hoffman.
Yön:Steven Spielberg
Amarcord “1973”
Yön: Federico Fellini