BAŞARI DA BAŞARISIZLIK DA ELBET HAK ETTİĞİ KOLTUĞA OTURACAKTIR
Asuman Hanım, merhabalar. Hudutsuz Sevda seyircinin kalbinde taht kurdu diyebiliriz. Siz neler hissediyorsunuz bu konuda? Bu akşam 5. bölümü yayınlanıyor dizinin. İzleyici neden “Hudutsuz Sevda” yı seyretmeyi tercih eder sizce…
Bazı insanlar kendi hikayelerini bulacak, bazı insanlar merak edecek, bazı insanlar aynı hayatı yaşamadığına şükredecek, bazı seyirci ise sevdiği oyuncu projede diye seyredecek. Türlü sebepler bizi seyirci ile buluşturacaktır. Eminim seyircimiz Hudutsuz Sevda’mıza sahip çıkacak.
Sizi genellikle güldüren yanınızla sevdi ve tanıdı seyirci şimdi dram türünde bir proje ile geri döndünüz. Senaryo size ilk geldiğinde neler hissettirdi?
Bazen bir şeyleri iyi yapmak size faydanın yanında maalesef engel durumlar da oluşturabiliyor. Birçok projede rol aldıktan sonra halkın en sevdiği tiplemem Menekşe oldu ve o kadar benimle bütünleşti ki sanki ben sadece komedi oynayabilirim gibi bir algı oluştu. Devamında da komedi türünde projeler gelip ben kabul ettikçe bu algı daha da arttı. Menajerim Tümay Özokur ile hep bu algının yön değiştirmesi arzusu ile projeleri değerlendirmeye başladık. Ve eski yuvam olan Med Yapım’ın kapısından güldürerek çıktım, şimdi Asuman’ın diğer yüzünü göstermek üzere yine geri geldim. Fatih Aksoy değerli bir yapımcı, onun takdiri benim için her zaman çok kıymetlidir.
Dizide Rızvan’ın nikahlı eşi, Zeynep’in annesi Nedime Leto karakterine hayat veriyorsunuz. Nedime kendini çocuklarına, evine adamış bir kadın. Siz nasıl tanımlarsınız Nedime’yi?
Nedime, bir Karadeniz kadını. Varlıklı iyi bir ailede yetişmiş, saygılı-sevgili asil bir kadın. Kocasına çocuklarına, ailesine son derece düşkün, vefalı, oldukça sabırlı, sabredenlerin her zaman kazandığını düşünen biri. Tabii ki kendi içinde fırtınaları var. Hiç kimsenin kabul etmediği gibi ikinci bir kadını o da kabul etmiyor. Ama kocasına olan saygısından, ailesinin yetiştirme biçiminden dolayı kumasına da göz yumuyor ve ses çıkarmıyor.
Nedime’nin çevresinde fırtınalar kopuyor ama Nedime hep sakin, sükunetli …İlerleyen bölümlerde Nedime sessizliğini koruyabilecek mi? Benzer yanlarınız neler?
Benim için de vefa, sevgi vazgeçemeyeceğim duygular. Biraz sabırsız bir yapım olmasına rağmen hayat size sabırlı davranmayı da öğretiyor. Benzer yanlarımız elbet var, insan insana her zaman benzer ama haksızlığa tahammül durumu söz konusu olduğunda pek susmayı tercih edeceğimi söyleyemem.
Dizide sizin gibi yıllarını tiyatroya vermiş çok başarılı oyuncuların yanı sıra genç kuşağın da başarılı oyuncuları da yer alıyor. Yeni jenerasyonun avantaj ve dezavantajları sizce nedir?
Yeni jenerasyonun alternatifleri her anlamda daha fazla ama iletişim çağında iletişimsiz bir toplum olduğumuzu düşünürsek “çok” algısının pek de işe yaramadığını görebiliriz. İşini iyi yapan genç arkadaşlarımız elbette var ama şöhret algısı sebebiyle işini layıkıyla yapamasa da aramızda olanlar da var. Başarı da başarısızlık da elbet hak ettiği koltuğa oturacaktır diye düşünüyorum. Sosyal medya doğru kullanıldığı takdirde büyük avantaj mesela… Kariyerini doğru yönetebilen, işinin ciddiyetinde olan her durumu avantaja çevirebilir, çok kişinin karakteri ve beklentisine bağlı olduğunu düşünüyorum.
KARADENİZ’İN HANGİ ŞEHRİ OLURSA OLSUN HER GİDİŞİMDE YENİ BİR DOĞA GÜZELLİĞİ İLE BÜTÜNLEŞİYORUM
Siz bu zamana kadar Karadeniz bölgesinde çekilen birçok projede rol aldınız. Ve birbirinden güzel Karadenizli karakterlerle bütünleştiniz. Artvin sahneleri de gerçekten büyüleyici... Karadeniz bölgesini çekici kılan sizce nedir?
Karadeniz bence cennet bir bölge, yeşilinde kayboluyorsun, havası mis. Ben gezgin ruhlu bir kadınım, yeni yerler keşfetmeye bayılırım, Karadeniz’in hangi şehri olursa olsun her gidişimde yeni bir doğa güzelliği ile bütünleşiyorum. Doğanın renkleri orada bambaşka ve bu sihirli renkler ekrana çok yakışıyor. Halkı da eğlenceli, misafirperver.
Sizi en son Tepetaklak oyununda sahnede izledik. Oyun devam edecek mi? Ya da başka bir tiyatro projeniz var mı yakın zamanda sizi izleyebileceğimiz?
Oyunun devam etme ihtimali söz konusu… Tiyatro benim olmazsa olmazım ama Tepetaklak ama başka bir oyun... Mutlaka o sahnenin üstüne çıkarım ben.
YETENEK ÇOK ÖNEMLİ AMA OYUNCU OLMAK İSTEYEN BÜTÜN OYUNCU ADAYLARINA BU İŞİN SONSUZ BİR DERYA DENİZ OLDUĞUNU ANLATMAYA ÇALIŞIYORUM
Oyunculuğunuzun yanı sıra eğitmen olarak gençlerle tecrübelerinizi paylaşıyorsunuz. Gençlere tavsiyeniz nedir?
Oyunculuk, eğitim... Tabii ki yetenek çok önemli ama oyuncu olmak isteyen bütün oyuncu adaylarına bu işin sonsuz bir derya deniz olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Oyunculuk hiçbir zaman bitmeyecek bir öğrenim, bir okul. Sürekli kendilerini takip etsinler, donanımlarını yükseltsinler. Seslendirme, dublaj öğrensinler, müzikal seslerini, diyaframlarını, müzik kulaklarını ve 5 duyularını çalıştırmayı öğrensinler. Asla öğrenmekten ve bilgiden kaçınmasınlar ve hiçbir zaman "ben oldum" demesinler. Çünkü böyle bir oyunculuk modeli yok ve bunun bir ekip işi olduğunu, kimsenin tek başına bir kahraman olmadığını lütfen bilsinler. Senaryo, yönetmen ve cast çok önemli bir sac ayağıdır. Kişi üzerine proje üretilmez. Üretilse de bir tarafı eksik kalır.
Günümüzde sosyal medya çok etkin bir mecra, siz nasıl bir kullanıcısınız?
Sosyal medya doğru kullanılmazsa size ya da mesleğinize zarar verebilir. Ben sosyal medyanın esiri değilim ama kullanıyorum ve de takip ediyorum. Adı üstünde sanal bir dünya ve sizi gerçeklikten her geçen gün uzaklaştırıyor. Abartmamak lazım…
“HAYAT BİR GÜN, O DA BUGÜN”
Bir röportajınızda küçükken basketbol, voleybol, hentbol gibi sporlar yaptığınızı, vakit buldukça da sörf yaptığınızı, yüzmeyi ve bisiklete binmeyi çok sevdiğinizi belirtmişsiniz. Yoğun çalıştığınızı biliyoruz ancak hayatınızın şu döneminde spor nasıl gidiyor? Neler yapıyorsunuz?
Spor benim olmazsa olmazlarımdan evet. Basketbol, voleybol, hentbol, yüzme bunlar en sevdiklerim. Hobi olarak ise şu an kürek çekiyorum, yelken yapıyorum, fırsat buldukça yamaç paraşütü yapıyorum. Şu an yazın bitmesiyle birlikte yeni sezonda Haliç'te kürek çekiyorum. Yoga ve pilates de devamlı olarak hayatımda. Kapalı ve steril havuzlarda fırsatım olduğunda yüzmeye çalışıyorum. Hava güzelse 3-5 gün iş planım uygunsa yelken kamplarına katılıyorum. İşimden arta kalan zamanlarda mutlaka spora önem veriyorum. Hiçbir şey yapamazsam yürümeye çalışıyorum. Sahile iner, sahilde nefesime odaklanarak huzur veren yürüyüşler yaparım. Tek bir şarkım var orada da beni ve hayat felsefemi net özetliyor “hayat bir gün o da bugün”… An ne gerektiriyorsa onun hakkını veririm.
Tiyatro, sinema, dizi, seslendirme, eğitim gibi birçok alanda uzun yıllardır çok aktifsiniz. Hepsi birbirinden değerli tabii ki ama sizi en çok besleyen, içinde olmaktan en çok keyif aldığınız alan hangisi?
Tiyatro bizim en büyük aşkımız, en büyük sevdamız. Çünkü insanı insanla anlatan tek sanat dalı. Anda kalabildiğimiz, kes-yapıştır yapamadığımız, olmadı tekrar yapalım diyemediğimiz andaki en doğru halimizi bize yaşattığı için tiyatro oyunculuğun temel taşıdır. O olmazsa oyunculuk olmaz zaten. Birinci aşkımız tiyatro.
İkinci sırada kesinlikle sinema var. Tarihe gerek Türk sinemasına gerekse dünya sinemasına yaptığımız işlerle bir arşiv bırakıyoruz.
Televizyon ise suya yazı yazmak gibidir. Daha ekonomiye dayalı, kapitalist bir sistemdir bana göre. Tabii ki yine yaptığımız işlerde işimizin de üzerimize düşen karakterin en iyisini yapmaya, hakkını vererek çalışmaya özen gösteriyoruz. Amma velakin; çalışma saatlerimiz, çalışma ortamlarımız, imkanlar olanaklarla sınırlıdır anlamında -Türkiye'de oyuncular biraz daha acımasızca ve hoyratça çalıştırıldığı için, Avrupa ve dünya standartlarında rahatımız ve konforumuz olmadığından- oyunculuk biraz daha bu bahsettiğim parametrelere dayalı olarak geliştiğinden istediğimiz randımanı alamayabiliyoruz. Zaten TV sektörü de bunu böyle kabul etmiş durumda. Çünkü 5-6 günde 125 sayfa bir senaryonun çekilmesi işin doğasına aykırıdır. Ama biz her şeye rağmen Türk kafasıyla 125 sayfayı bazen 145 sayfayı 5 günde çekebilen bir ekip olduğumuz için zaten mucizeler yaratıyoruz. Bu anlamda da ister istemez herkes televizyona sanat gözüyle değil de kapitalist bir yaklaşımla bakmak zorunda kalıyor. Olduğu kadar denildiği zamanları çok fazladır.
Geleceğe yönelik, mutlaka denemek, içinde bulunmak istiyorum dediğiniz bir alan var mı? Ya da yapmak istediğiniz bir proje?
Benim ölmeden önce yapacaklarım diye hazırladığım bir listem var ve ne mutlu ki bana birçoğunu gerçekleştirdim. Gerçekleştirmeye de devam edeceğim. Mesela yaptığım single da listenin arasındaydı. Tekrar ediyorum “HAYAT Bİ GÜN O DA BUGÜN, KEYFİNİZ DAİM OLSUN”