BANA GENELDE “ AYNI ANNEM” YA DA “BENİM GİBİSİNİZ” YORUMLARI GELİYOR. BEN DE MUTLU OLUYORUM
Kirli Sepeti yayınlanan bölümleriyle büyük ilgi gördü, çok sevildi sosyal medyada her karakter için farklı farklı yorumlar yapıldı. Sizin Kirli Sepeti’nde canlandırdığınız karaktere gelen yorumlar arasında en ilgincini bizimle paylaşabilir misiniz?
Yaptığınız işin beğenilmesi,seyircide takdir görmesi çok mutlu ediyor hepimizi. İlginç mi bilmiyorum ama, bana genelde “aynı annem”, ya da “benim gibisiniz” yorumları geliyor. Ben de mutlu oluyorum:)
EVİMİZE YARDIMCI OLARAK GELEN, HAYATIMIZI KOLAYLAŞTIRAN DOSTLARIMIZIN HAYATLARI EZELDEN BERİ DÜŞÜNDÜĞÜM, KAFA YORDUĞUM, HATTA ÜZERİNE KALEM OYNATTIĞIM BİR MESELE
Kirli Sepeti’ni izlerken hem gülüyoruz, hem hüzünleniyoruz. Çok katmanlı birçok hikaye barındırıyor dizi. Size senaryo ilk geldiğinde diziyle ilgili hisleriniz nelerdi? Proje seçimlerinizde çok hassas olduğunuzu biliyoruz, sizi bu projede yer almaya karar verdiren şey ne oldu?
Bir önceki işim bittikten sonra,yazın dijital platform için çekilen bir işte çalıştım.Bu arada bir çok senaryo okudum, içime sinen bir iş olmadı. Ben de bu sene dizide çalışmama, tatilimi uzatma, biraz da yazma kararı almışken Kirli Sepeti geldi. İlk iki bölümünü okuyup bayıldım işe… Evimize yardımcı olarak gelen, hayatımızı kolaylaştıran dostlarımızın hayatları, ezelden beri benim düşündüğüm, kafa yorduğum, hatta üzerine kalem oynattığım bir mesele. Onların görünmez oluşları, iş güvenliği konusundaki boşlukları, sosyal güvence eksiklikleri ve hep “aşağıda” algılanmaları benim yürek sızımdır. Buraya parmak basan bir senaryo ile karşılaşmak beni çok heyecanlandırdı ve tereddüt etmeden kabul ettim. Burada yaratıcı ekibin ağırlıklı kadınlardan oluşması da kabul nedenlerimden biriydi elbette.
Dizide Canan karakterini canlandırıyorsunuz. Canan her şeyi büyük yaşayan, takıntılı, bu takıntıları sebebiyle bazen çevresindekileri daraltan ama çok da sevilen bir kadın. Sizin Canan’la aranız nasıl? Canan’ın evi sitedeki diğer evlerden de oldukça farklı. Girişte mutlaka ayakkabılar çıkıyor, dolapta bulunan ev terlikleri giyiliyor, eller dezenfekte ediliyor vs. Çok eleştiriyor musunuz Canan’ı?
Oyuncu bir role yaklaşırken,onu önce eleştirirse,rolden uzaklaşma ihtimali doğar ve bu kimse için yararlı bir alan değildir.Ben önce anlamayı seçerim. Önce anlamaya çalışmak, rolü ete kemiğe büründürmeme hep yardım etti,ben de bu yoldan yürüdüm hep. Canan’ı da anlıyorum. Böyle olmasının altında yatan sebepleri biliyorum. O nedenleri sanıyorum yakında seyircimiz de görecek.
Canan ve Songül’ün uzun yıllara dayanan bir hikayesi, yol arkadaşlığı var. Canan hem çok seviyor Songül’ü hem de zaman zaman kıskanıyor. Siz ikisi arasındaki ilişkiyi nasıl özetlersiniz?
Aralarındaki ilişkinin adı,yoldaşlık. Evinizde uzun yıllar çalışan emektarlarınızla doğal olarak,yoldaş olursunuz. Onlar da birbirlerini çok iyi tanıyan, bütün zaaflarıyla birbirini kabul etmiş iki yoldaş. Ben öyle okuyorum bu ikilinin ilişkilerini.
SAHNE, BİZ OYUNCULARIN ANA KUCAĞI
Sizi sahnede izlemeyi çok seviyoruz. Yakın zamanda “Üç Eksi Bir” oyunuyla yeniden sahnelerde olacağınızı öğrendik. Projeden biraz bahseder misiniz?
Sahne, biz oyuncuların ana kucağı. Ben öyle tanımlıyor,öyle yaşıyorum… Mam’Art Tiyatro’nun sahibi, aynı zamanda oyuncu arkadaşım Feri Baycu Güler yaklaşık bir yıldır benimle bir oyun yapmak istediğini söylüyordu. Sonra tatlı tesadüflerle yolumuz çok sevdiğim romancı Nermin Yıldırım’la kesişti.O bize iki kişilik bir oyun yazdı. Biz oyuna bayıldık. Sonra oyuncu arkadaşımız Altuğ Görgü aramıza katıldı. Provalarımız ve heyecanımız devam ediyor. Oyun,çok evrensel bir meseleyi şahane bir matematikle anlatıyor. Şimdilik ancak bu kadarını söyleyebilirim.
BİRİ BANA GÜVENDİ VE ZOR BİR İŞ TESLİM ETTİYSE İÇİMDEN BİR ASKER ÇIKAR
Bir röportajınızda tiyatro sahnesine ilk çıkışınızın ilkokulda olduğunu, gösteriye 3 gün kala rolü sizin canlandıracağınız kesinleşince 3 gün uyumadan heyecanla çalıştığınızdan bahsetmişsiniz. Neler hissettiğinizi hatırlıyor musunuz sahneye ilk çıktığınızda ya da o üç gün içinde? Bize anlatabilir misiniz?
Ahhh o üç gün bir çocuğun gözünden yazılsa kısa bir film olur. Ben sıkı bir görev insanıyımdır. Hele biri bana güvendi ve zor bir iş teslim ettiyse içimden bir asker çıkar. Çocukken de öyleydim. Sadece büyük hayranlık duyduğum ilkokul öğretmenimin bana güvenmesi bile büyük meseleydi. Hele tiyatro sahnesine çıkmak, mucize gibiydi. Çünkü o oyunda o çok hayalini kurduğum rolü çok ufak tefek, çok zayıf olduğum için bana vermemişti öğretmenim. Role uygun değildim yani. Ama rol mecburen bana kalınca müthiş bir özgüven gelişti bende. Ve o oyun boyunca yaşadığım heyecan ve alkış, hayatımı değiştirdi. Daha ne olsun. Çok şanslı olduğumu düşünürüm hep.
Peki ilk sahneye çıktığınızda hissettiğiniz duygular zaman içinde evrildi mi, yoksa hala benzer bir yerde mi duygularınız sahneye çıkarken?
Sahneye çıkmak hep aşırı heyecan kaynağı benim için. Zaman duruyor,her dert bir iki saatliğine rafa kalkıyor. O heyecan hiç değişmedi elbette,ama artık kontrol edebildiğim bir düzeye geldi. Aksine can dayanmaz çünkü.
Aynı zamanda çok sevilen, takip edilen bi yazarsınız. Nasıl karar verdiniz kitap yazmaya?
Küçük bir düzeltme yapmalıyım, ben henüz yazar değilim. ”Yazan” biriyim. Yani bu işin çıraklık evresindeyim henüz. Çıraklıktan kalfalığa geçmeye ömrüm vefa eder mi bilmem. Yazmayı hep hayal eder, nasıl yapacağımı bilemezdim. Öyle bir zamanım ve motivasyonum da olmuyordu. Hep çok çalışıyordum çünkü. Sonra pandemi bizi evlerimize kapatınca, hep hayalini kurduğum yazma bahsine zamanın olduğunu farkettim ve bilgisayarın başına oturdum. Benim için büyülü bir akış başladı ve iki ay sonra ilk öykü kitabım bitmişti. Nasıl olduğunu ben de bilmiyorum.
Yazma süreciyle ilgili sizi en çok besleyen, ilham aldığınız şey nedir?
Hayat, hayatlar…Hayatın kendisi.
Bu aralar okuyucularınız için bir müjdeniz var mı? Yeni bir kitap hazırlığınız var mı?
Vallahi neredeyse bir yıl önce kurgusu belli bir roman düşüncem var ama ne ara zaman bulup yazabilirim,yazabilir miyim bilmiyorum. Çok istiyorum o kesin ama.:)
EVDE KENDİMLE KALMAK BENİM İÇİN EN BÜYÜK ŞİFA
Bir röportajınızda size iyi gelen şeyleri bırakmadığınızdan bahsetmişsiniz. Bu sıralar, bu yoğun tempoda size iyi gelen şeyler neler?
Bana şu ara en iyi gelen şey çok nadir de olsa evde olmak. Evde kendimle kalmak benim için en büyük şifa. Dünyada öyle kötü şeyler oluyor ki, kendimi iyi tutmak için çok zorlanıyorum. Ve iyilik ve barış için dua ediyorum.