Öncelikle NOW ailesine hoş geldiniz Sezin Hanım. “Tetikçinin Oğlu” bu akşam ikinci bölümüyle izleyiciyle buluşacak. İlk bölüm sonrası gelen tepkiler nasıl?
Hoş bulduk :) Evet çok heyecanlı. Benim karakterim bu bölüm dahil oluyor hikayeye. O yüzden 2. bölüm için ben ekstra bir heyecan içindeyim. Çok güzel şeyler duyuyorum, okuyorum diziyle ilgili. Bu da beni çok mutlu ediyor.
“HURİ, HAYATI ÇALINMIŞ BİR KADIN”
Sizi Huri Malik Karayurt olarak izleceğiz dizide. Nasıl tarif edersiniz karakterinizi?
Son derece zeki, sağduyulu bir karakter. Hayatı çalınmış bir kadın. Kendi istediği, hayal ettiği gibi bir yaşamı olmamış. Ona dayatılan kurallar çerçevesinde sürdürmüş yaşamını. Bu kurallara son derece bağlı, bu kurallara saygılı biri. Ama nereye kadar? Kırmızı çizgisi nerde başlayacak? Hep beraber göreceğiz.
Huri aslında hep Korkmaz ve İskender arasında seçim yapmak zorunda kalmış, değil mi? Bunun karaktere ne gibi etkileri var sizce?
Aslında pek seçim yapma lüksü olmamış. Seçim yapabilme şansı olsaymış kesinlikle Korkmaz’ı seçeceğini düşünüyorum ama dediğim gibi böyle tercihler yapabileceği bir hayatı olmamış…
“HURİ’NİN DAHA KARARLI OLMASINI DİLERDİM”
Karakterinizin bir yönünü değiştirebilseydiniz, bu ne olurdu? Mesela naifliğini değiştirmek ister miydiniz?
Daha kararlı ve hayallerinin peşinden gidebilmesini dilerdim Huri’nin ve Huri gibi bir hayatı olmuş kadınların. O zaman herkes kazanırdı diye düşünüyorum. Eşleri, dostları, çocukları ve hatta toplum için bir kazanç olurdu bu. Ama maalesef dizide de örneğini gördüğümüz gibi ailelerde, bireyler kendi hayatlarıyla ilgili insiyatif kullanmıyorlar. Özellikle kadınlar yok sayılıyorlar. Hayatları çalınıyor bu insanların bir anlamda…
Daha önce yaptığımız röportajınızda bahsettiğiniz gibi “Tetikçinin Oğlu” aslında aynı zamanda bir “aile meselesi”. Dizide aile çatışmaları göreceğiz ve ailenin karakterler üzerindeki etkisini de mercek altına alıyor. Siz bu aileyi nasıl değerlendirirsiniz?
Aile ve ailenin kurallarının bireyleri nasıl etkilediğini görüyoruz. Malik ailesi doğudan egeye göçmüş, kendi kültürlerinin kuralları içinde yaşayan, yasa dışı işler yapan bir aile. Kendi kültürleri diyorum ama burda da aslında bir dejenerasyon var diyebiliriz. Belki kendilerini korumak amacıyla da fazlasıyla tutundukları arkaik kurallar içinde yaşıyorlar. Odasından hiç çıkmayan ve pek de insan sever diyemeyeceğiz bir anne tarafından yönetiliyorlar. Hiyerarşik yapı, intikam, kanın yerde kalmaması… Bunlar her şeyden değerli.
Huri bundan önce canlandırdığınız karakterlere göre farklı bir sınıftan geliyor. Böyle bir karakteri canlandırmanın zorlukları var mı?
Alıştığım suların dışındayım, ki bu çok keyifli.
“BODRUM’DA, İSTANBUL’DAN DAHA SAKİN BİR HAYAT AKIYOR”
Çekimlerin Bodrum’da yapılacağını duyduğunuzda, ilk tepkiniz ne oldu? :) Bodrum’da sette olmak nasıl? Ve dizi çekmediğinizde vaktinizi nasıl değerlendiriyorsunuz orada?
Valla bir hayli sevindim:) Bodrumda olmak, burada çalışıyor olmak keyifli olduğu gibi ulaşım açısından da çok rahat. Boş zamanlarımda gezip tozuyorum, güzel yemekler yiyorum, misafir ağırlıyorum. İstanbul’dan daha sakin bir hayat akıyor burada.
“OYUNCULUK ZOR VE YIPRATICI BİR MESLEK”
Neredeyse 20 yıldır ekranlardasınız. Bu sektöre girdiğiniz için hiç pişmanlık hissettiniz mi? Yoksa “iyi ki bu mesleği seçtim” dedirten deneyimleriniz her zaman ağır mı bastı?
Ben mesleğimi çok seviyorum. Başka bir iş yapabileceğimi düşünemiyorum. Pişmanlık yaşamadım hiç. Ama tabii zor ve yıpratıcı bir meslek. Yaş aldıkça, deneyim kazandıkça zorluklarla baş etmeyi, kendini korumayı öğreniyor insan.
Yıllar sonra hala bir kariyer hedefiniz var mı? “Şunu da mutlaka yapmalıyım” dediğiniz bir hedefiniz kaldı mı yoksa olduğunuz yerden ve elde ettiklerinizden memnun musunuz?
Tabii ki daha çok fazla şey var yapmak istediğim. Hatta hayal ettiklerimin bir hayli uzağındayım diyebilirim…
Başarılı bir tiyatro oyuncusu olarak bu yıl için yeni oyun planlarınız var mı? Sevdiklerinize sevindirici bir haber verebilir miyiz?
Önümüzdeki sezon belki olabilir :)
Peki “Kızgın Damdaki Kedi” oyununu sahnelemeye devam ediyor musunuz?
Ondan sonra pandemi dönemini de kapsayan iki sezon süren “Evlat” adlı oyunu oynadık. Ama o da geçtiğimiz sezon bitti :)
“SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİNE AÇIĞIM”
Sosyal sorumluluğa önem verdiğinizi biliyoruz. Daha önce doğum gününüzü otizmli çocukların sürekli ve yoğun eğitim alması için bağışlamaya karar vermiştiniz. Aldığınız sonuçlardan biraz bahsetmek ister misiniz? Sizi yine sosyal sorumluluk çalışmalarında görme şansımız olacak mı?
Otizim Vakfı benimle iletişime geçmişti. Çok güzel bir projeydi, bir katkım olduğu için çok mutluyum. Bu ve benzeri projelere her zaman açığım…
İnatçı olduğunuzu biliyoruz :) İnatçı olmanızın bugüne kadar mesleğinize olumlu veya olumsuz bir etkisi oldu mu?
İnatçı olmak insanın gözünü biraz kör edebilir, zaman kaybettirir. Ben bunu gözlemledim hep. İnatçı olmakla azimli olmak arasında fark var. Bunu görmek gerekiyor diye düşünüyorum. Buna dikkat etmeye çalışıyorum :)