“CANER HAYATLA DALGA GEÇEBİLİYOR”

Yasak Elma dizisinde sizi Caner rolünde izliyoruz ve zaman içerisinde Caner efsane bir karakter, Yasak Elma’nın olmazsa olmaz karakterlerinden biri haline geldi. Sizce izleyici Caner’i neden bu kadar seviyor?

Caner hayatla dalga geçebiliyor. Başına gelen talihsizliklere üzülse de, eğlenebiliyor. Bu tarafı sanırım seyircimize sempatik geliyor. Hayatı akışına bırakmak, ablası Ender’in aksine en önemli özelliği. Aslında huzur arasa da, ablasının etkisiyle yine kendini olayların içinde buluyor. Bunlara verdiği tepkiler ve bulduğu çözümler onu kıvrak zekalı, espritüel biri yapıyor. Bütün bunlara rağmen, seyirci masum ve zararsız olduğunu hissediyor sanırım ve bu yüzden de Caner’i seviyor.

“BAZEN ‘CANER Mİ BENİ OYNUYOR, BEN Mİ CANER’İ’ DİYE DÜŞÜNÜYORUM”

Sizin karakterinizle aranız nasıl? İçinize işlemiş olabilir mi bu kadar yıldan sonra? :)

Kesinlikle öyle. Bu kadar uzun süre bir dizi karakterini canlandırmak, sizin de kendinizden çok şey katmanıza neden oluyor en nihayetinde. Bazen “Caner mi beni oynuyor, ben mi Caner’i?” diye düşünmüyor değilim. Caner’i gerçekten çok severek oynuyorum.

150 bölümdür ekranda olan bir dizi… Artık sette doğaçlama yaptığınız oluyor mu ya da senaristinizle Caner’in sahnelerini değiştirme konusunda görüştüğünüz oluyor mu?

Doğaçlama yaptığımız oluyor. Özellikle abla-kardeşi oynadığımız Şevval Sam ile etle tırnak gibi olduk. Birbirimizin gözünden ne hissettiğimizi anlıyoruz. Laf eklemek veya değiştirmek olmasa da Caner; sürekli ablasına bitki çayı yapan, onu sakinleştirmeye, bir nevi her an, her anlamda ablasına hizmet eden Caner olmaktan çıktı. Senaristlerimize ise hiçbir zaman “böyle olsa” diye bir bildirimde bulunmadım. Onlar gerçekten harika karakterler çizdiler ve çizmeye devam ediyorlar. Ama eminim ki bölümü izledikleri zaman, yazmadıkları bir şey yaptığımızda, bir sonraki bölüm için karakter arası ilişkiler açısından yeni fikirler buluyorlardır. Kısacası ekrandan paslaşıyoruz bence onlarla :)

“YASAK ELMA KENDİ ÇAPINDA BİR EVREN OLDU”

Peki size göre Yasak Elma’nın izleyiciyi ekrana kilitleyen genel sebepleri neler?

Yasak Elma kendi çapında bir evren oldu, multiverse gibi. Her karakterin kendi dinamiği var. Sonra gerçekten güçlü ve etkin kadınların var ettiği bir hikayeye sahip. Bu yönüyle bence eşsiz. Özellikle Eda Ece’nin canlandırdığı “Yıldız”, Şevval Sam'ın “Ender”i ve daha niceleri… Erkek egemen veya bilindik kadın-erkek ilişkilerinin olduğu hikayelerin zıttı bir konuya sahip.

“CANER’İN AŞIK OLMASI LAZIM”

Caner’in ilk zamanlardan bu yana değişmeyen bir özelliği var: Tembel! :) Sizce Caner’in tembelliğinin sona ermesi için ne olması gerek?

Aşk. Aşık olması lazım. :)

Peki Caner ve Emir! Efsane ikili :) İkiniz dışarıda da görüşüyor musunuz, nasıl bir arkadaşlığınız var?

Sevgili arkadaşım Serkan benim konservatuvardan arkadaşım. Birbirimizi eskiden beri iyi tanıyoruz. Setten birçok arkadaşımla birlikte eğlenmek, çok keyif aldığımız şeyler :)

“YASAK ELMA’NIN BANA KATTIKLARI SAYMAKLA BİTMEZ”

Hatta arkadaşlıkların yanı sıra, Yasak Elma’nın size kattığı şeyler neler oldu?

Saymakla bitmez. Her şeyden önce komedi oynamayı çok seviyorum, bunu daha da geliştirmeme katkı sağladı. Ancak Yasak Elma bittikten sonra, ne gibi kazanımlar elde ettiğimi daha net anlayacağım sanırım. Bu ekibi çok özleyeceğime eminim.

Bugüne kadar diziye girip çıkmış karakterlerden birini canlandırma şansınız olsa, hangisini canlandırmak isterdiniz?

Yine Caner’i isterdim, ille de Caner :) Ama Şahika gibi bir karakteri canlandırmak da çok keyifli olurdu. Soğukkanlı ama hem sempatik, hem kötü bir karakter her oyuncunun hayal ettiği zıtlıklardır.

10 yılı aşkın süredir sizi ekranda izliyoruz. Elinizde olsa, bu 10 yıllık kariyerinizde değiştirmek istediğiniz bir şey olur muydu?

Tek bir anını bile değiştirmek istemezdim. Başardıklarımdan ve başaramadıklarımdan da çok mutluyum. Bu meslekten çok keyif alıyorum. Hatasıyla, doğrusuyla ne olduysa hep güzel olsun istiyorum.

Peki ileride sizi dram işlerinde izler miyiz? Ters köşe bir karakter ile izleyici karşısına çıkmak ister misiniz?

Muhakkak dram da olabilir. Ama en çok psikopat ama soğukkanlı, gündelik hayatına devam edecek kadar çoklu kişilik bozukluğu derecesinde katmanlı bir karakter canlandırmayı çok isterim.

Başka bir röportajınızda “Yeni bir yabancı dil öğrenmek istiyorum” demişsiniz. Hangi dili öğrenmek istiyorsunuz? Ve bu dili öğrenir öğrenmez, ülke değiştirmeyi de düşünür müsünüz?

İspanyolca öğrenmek için üniversite yıllarında kursa gitmiştim. Şimdilerde buna pek fırsat bulamıyorum. Hayır, ülke değiştirmeyi düşünmem çünkü akıcı derecede İngilizce biliyorum ama hala İstanbul’da yaşıyorum :) Bir de Japonca çok ilgimi çekiyor.

“YAPMACIKLIK EN KATLANAMADIĞIM ŞEY”

Barış Aytaç neler yapmaktan hoşlanır? Örneğin en çok neye sinirlenir, boş vaktinde nerelerde zaman geçirir?

Yapmacıklık en katlanamadığım şey. Bir de işini layığıyla yapmayıp, yapıyormuş gibi görünen insanlar çok canımı sıkıyor. Ayrıca hayvanlara ya da herhangi bir canlıya kötü davrananlara çok sinirleniyorum.

Spor, tenis çok keyifli benim için. Boş vakitlerimde bas gitar öğrenmeye çalışıyorum.

Bisiklete binmeyi de sevdiğinizi biliyoruz… Bunun için rotanız genelde neresi oluyor? :)

Ortaköy-Yenikoy arası çok güzel bir güzergâh. Keşke bisiklet yolları şehrin her yerinde olsa. Daha çok kullanabilsek…

Son olarak kediniz Kutti nasıl, neler yapıyor? Bilmeyenler için yolunuzun nasıl kesiştiğini buradan da anlatmak ister misiniz? :) Önümüzdeki süreçte yeniden bir kedi sahiplenmeyi düşünür müsünüz?

Kutti artık 15 yaşında, bütün gün yatıyor. O zamanki kız arkadaşımla sahiplenmiştik. Ayrılınca, mahkeme velayetini bana verdi :) Şaka bir yana, Kutti benimle kalmayı seçti diyelim. Yeniden kedi sahiplenmeyi çok isterim ancak Kutti buna pek sıcak bakmaz. Biraz bölgeci ve kıskanç. Kaç defa kardeş getirmeye çalıştım ama çok kızdı :)