“Elbet Bir Gün” dizisi bu akşam 3. bölümüyle ekrana gelecek. Dizinin en heyecanlı tarafı nedir size göre?

Elbet Bir Gün’ün her bölümü çok heyecanlı ama 3. bölümde herkes bugüne kadar sakladığı sırları, bundan sonra da saklayıp, saklayamayacağına dair şüpheye düşüyor ki bence bundan daha heyecanlı bir şey olamaz.



“EN HEYECANLI OLDUĞUMUZ GÜNLER KAPADOKYA GÜNLERİYDİ”

Dizinin ilk çekimleri Kapadokya’da yapılmıştı ve setten birbirinden şahane fotoğraflar paylaşılmıştı. Nasıldı orada çekim yapmak, biraz oradaki çekimlerden bahseder misiniz?

Dediğiniz gibi biz Elbet Bir Gün’ü Kapadokya’da çekmeye başladık ve bizim için muhteşem bir başlangıçtı. Kapadokya’da kaldığımız iki hafta boyunca hem bölgenin doğal güzelliklerinin tadını çıkardık hem de o güzelliklerinin tam içinde hikayemizi, masalımızı çekip size anlatma fırsatı bulduk. Kapadokya sahnelerinin ve flashbacklerinin en büyük özelliği; hem duygusal olarak çok güçlü ve çok gerçek sahneler olmaları, hem de Kapadokya’nın o muhteşem mimarisi ve doğasıyla tüm bu hikayeyi desteklemeleri oldu. Açıkçası diziyi de orada çekmeye başladığımız için en heyecanlı olduğumuz günler Kapadokya günleriydi diyebilirim.



Dizide Nesime karakterine hayat veriyorsunuz. Nesime küçük yaşta evlendirilmiş, daha sonra da kızını bırakarak Kapadokya’dan İstanbul’a kaçmış. Siz Şebnem Bozoklu olarak Nesime’nin hikayesini nasıl yorumluyorsunuz?

Nesime’ye ve hikayesine dönüp baktığımda; hayallerini gerçekleştirememiş fakat bir yandan da umudunu, hayata karşı arzusunu, tutkusunu, heyecanını yitirmemiş çok cesur bir kadın gördüğümü söyleyebilirim.



“NESİME’YE İNSANLARI KIRMADAN DA HAYALLERİNİN PEŞİNDEN KOŞABİLECEĞİNİ SÖYLERDİM”

Peki Nesime karşınıza geçseydi, ona en çok söylemek istediğiniz şey ne olurdu?

Nesime’ye derdim ki; “İnsanları kırıp dökmeden de hayallerinin peşinden koşabilirsin. Biraz da bunu mu düşünsek?”

Dizide Nesime’nin kuyuya attığı kadın hayatını zorlaştıracağa benziyor. Başı belada mı dersiniz?
Nesime’nin başı daimi olarak belada. Uzun süre de bu belalardan kurtulamayacak diye düşünüyorum.



“ELBET BİR GÜN GERÇEK BİR KADIN PROJESİ”

“Elbet Bir Gün”, geçmişinden kaçan iki kız kardeşin hikayesi ve dizilerde artık daha da çok kadın hikayesi görmeye başladık. Hatta dizimizin yönetmeni de başarılı bir kadın; Gül Oğuz. Böyle bir işin içinde olmak size oyuncu olarak ne hissettiriyor?

Benim seyirci olarak da izlemeyi en sevdiğim hikayeler, kadın hikayeleri. Elbet Bir Gün’e de gerçek bir kadın projesi diyebiliriz. Dediğiniz gibi yönetmenimiz kadın, senaristlerimiz de kadın… Yani Elbet Bir Gün’ü kadın elinden çıkma bir iş gibi değerlendirebiliriz. İşin böylesi de hem bana, hem de seyircilere daha çok keyif veriyor kanaatindeyim.

Ayrıca Gül Oğuz’un bu hikayeyi ne kadar özenerek, ne kadar dikkatli ve hassas ele aldığını biliyorum. Nesime’yi oluştururken birlikte yürüdük, birlikte hareket ettik, düşündük ve hayal kurduk. İşimizin hücrelerinde Gül Oğuz’un düşünceleri, emeği ve hayalleri var…



Peki siz geçmişinizin bir kısmını silebiliyor olmak ister miydiniz? Keşke dediğiniz şeyler var mı?

Ben geçmişi silmekle değil, geleceğe yön vermekle ilgileniyorum…



“Elbet Bir Gün” oyuncu ekibi çok iyi anlaştı, setten birbirinden keyifli kareler geliyor. Bu 3’lü bu kadar iyi bir sinerjiyi neye borçlu?

Bu sinerjiyi öncelikle aynı hayali kurmamıza, aynı hayalin etrafında buluşmamıza borçluyuz tabii ki. Bazen evrende yıldızlar bir araya gelir ve birbiriyle gerçekten çok iyi anlaşabilecek insanlar bir projenin içinde beliriverirler. Sinem, Burak ve benim için de tam olarak bu oldu. Birbirimizle tanıştığımız anda, birbirimizden uzun süre vazgeçemeyeceğimizi ve birbirimizin hayatında önemli bir yer işgal edeceğimizi hemen anladık diyebilirim.



“BEN ÇOK BÜYÜK BİR HAYALCİYİM”

Sayısız dizide rol aldınız, birçok ödülün sahibi oldunuz. Sizce böylesi başarılı bir kariyeri neye borçlusunuz?

Çok teşekkür ederim. Varsa böyle bir şey, ben bunu hayallerime ve hayallerimi gerçekleştirme motivasyonuma borçlu olduğumu söyleyebilirim. Ben yaptığı işi seven, o işe inanan ve kendini geliştirmek için uğraşan, çalışkan biriyim ama her şeyden önce çok büyük bir hayalciyim.

İzleyici sizi komedilerde izlemeye çok alışkın. Siz kendinize hangi karakterleri, hangi rolleri daha çok yakıştırıyorsunuz ya da daha iyi, daha rahat oynuyorum dediğiniz roller var mı?

Ben genel olarak canlandıracağım karakterleri incelerken onları kusurları üzerinden değerlendiriyorum diyebilirim. Bence ne kadar zaaf, ne kadar kusur, ne kadar insanlık - o kadar gerçek bir karakter demek. Rolleri seçerken bunu hep göz önünde bulundururum.

“ANNEMLE ARAMIZDA YAPTIĞIMIZ BAZI ŞAKALARIMIZ ARAPÇADIR”

Bundan yaklaşık 2 hafta önce annenizle çok güzel bir fotoğraf paylaştınız Instagram’dan. Sık sık görüşür müsünüz? Buluştuğunuzda Arapça konuştuğunuz doğru mu?

Evet, annemle düzenli olarak görüşürüz. Eğer beni çok zorlayacak bir set takvimim, oyun programım yoksa her boş günümde önce annemi görmeye giderim. Annemle birlikte zaman geçiririz ve dışarıda da olmaktan çok keyif alıyoruz.

Bahsettiğiniz fotoğraf da öyle bir günden, bir öğlen buluşmamızda çekilmişti ve evet, annemin Arapçası çok iyidir. Ben anlayabilen ama zor konuşan gruptanım. Dinlediklerimin %30’unu anlayabilirim diyebilirim ama annemle aramızda yaptığımız bazı şakalarımız Arapçadır. Özellikle anneannemin ben küçükken bana söylediği şeyler hala annemle aramızda bir kahkaha konusudur.

“YAPTIĞIM HER RÖPORTAJI EŞİMLE PAYLAŞIRIM”

Gazeteci Kanat Atkaya ile 2019 yılında sürpriz bir şekilde evlenmiştiniz. Röportajlarınız konusunda eşiniz size destek oluyor mu?

Yaptığım her röportajı mutlaka Kanat’la paylaşırım ve nasıl bulduğunu sorarım ama röportajlarımı tek başıma yaparım.

“SONRAKİ NESİLLERE DAHA YAŞANABİLİR BİR DÜNYA BIRAKMAYA ÇALIŞIYORUM”

Az kullanılmış kıyafetler almayı sevdiğinizi söylemişsiniz. Son dönemde yeni uygulamalar sayesinde de 2.el alışveriş iyice yaygınlaştı. Sizi 2.el alışverişe iten şey nedir?

Sadece 2. el kıyafetler giydiğimi söyleyemem, bu yanlış olur. Ama elimden geldiği kadar dünyamızı korumaya, bizden sonraki nesillere doğru düzgün, kaynakları tükenmemiş, sürdürülebilir, daha yaşanabilir bir dünya bırakmaya çalışıyorum. Bunun için de giyinirken, beslenirken dünyanın ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmaya çalışıyorum.