Oluversin Gari serisinin filmleri NOW izleyicisiyle buluşmaya devam ediyor ve bu seri yaz ekranlarına adeta bir tebessüm getirdi. En başa dönecek olursak, size film serisi için teklif geldiğinde ne düşündünüz ve teklifi kabul etmenizin başlıca sebepleri ne oldu?

Yapımcımız, yönetmenimiz Hasan Doğan beni aradığında ve projeden bahsettiğinde setinde çay dağıtabileceğimi bile söyledim çünkü benim için ilk olarak önemli olan setin huzuru, saygısı ve motivasyon gücü. Bunlar olduktan sonra oyuncunun işi çok kolaylaşıyor, var olduğum sette bunların hepsi mevcut…

“KARAKTER KOMEDİLERİNE VERİLEN AĞIRLIĞIN HAFİFLETİLMESİNDEN YANAYIM”

Sizi daha önce NOW’ta yayınlanan ve beğenilen Petrol Sevdası filminde de izleme imkanı yakalamıştık. Yerli komedi dünyası ile ilgili düşünceleriniz neler? Değişmesi gerektiğine inandığınız unsurlar var mı?

“Petrol Sevdası“ benim için çok enteresan bir iş oldu. Tamamen teslimiyet duygusuyla çalıştım, sorgusuz yönetmene teslim olmuştum. Tiyatroda da genel tavrım zaten budur, yönetmene teslim olmayı severim. Ancak her zaman bu kadar güven duygusu hissetmiyorum. Türkiye’de mizahın duruma çevrilmesinin insanların zekasıyla dalga geçmede önemli rol oynadığını düşünüyorum. Karakter komedilerine verilen ağırlığın hafifletilmesinden yanayım…

“AHMET İSTEDİĞİ HAYATI SADECE HAYAL DÜNYASINDA YAŞIYOR”

Oluversin Gari film serisinde Ahmet karakterini canlandırıyorsunuz. Ahmet; köye otel kurulmasından yana ama babası İsmet otel yapılmasına karşıdır. Ahmet ile babasının arasında nasıl bir çekişme izleyeceğiz?

Ahmet’in aile hayatına bağlı olmaktan başka seçeneği yok, bunun getirisi olarak istediği hayatı sadece hayal dünyasında yaşıyor. Köye İstanbul’dan gelen Seda’ya ilk görüşte âşık olup, o modernliği otel kurulmasına bağlıyor. Otelin yapımı Seda’ya ulaşmanın yoluymuş gibi... Diğer tarafta eskiyle yetinen, tüm alışkanlıkları sabit duran, yaşadığını düşünen bir baba… Elbette fikir ayrılıkları çok normal.

“BABAMA HAYRANIM”

Baba konusunu açmışken, Instagram’da paylaştığınız bir gönderide babanızın beyzade gibi sabahları uyanıp, jilet gibi giyindiğini dile getirmiştiniz ve bu paylaşımınızla aslında ona olan hayranlığınızı belli ettiniz. Babanız idolünüz mü? Ortak özellikleriniz var mı?

Babam hayatımda gördüğüm diğer babalara hiç benzemedi, ona hep hayrandım. Hayranlığım öncelikle anneme olan aşkından dolayı, sonra özüne duyduğu saygı ve zarafetine... İdolüm değil babam çünkü o kadar içimde yaşayamam her şeyi ama hep şükredeceğim hayran olacağım bir baba…

Peki Oluversin Gari’de Ahmet’in Seda’ya olan aşkı nereye evirilecek dersiniz?

Sevdiği kızın bir başka adama âşık olduğunu bile bile istikrarla seven bir adamdan her zaman ümitliyim o yüzden aşk kazanacak gibi geliyor bana…

“KÖY HALKI YAŞAMA İNCANCIMI ARTIRDI”

Seride tüm köy, Derya’nın hayatı tekerlekli sandalyede geçen kardeşi için seferber oluyor. Aslında filmler içerisinde birçok mesaj da barındırıyor. Nasıl değerlendirirsiniz bu mesajları ve bu hikâyenin geçtiği köyü siz nasıl tanımlarsınız?

Hayatın her yerinde işaretler, mesajlar var. Bunu görüp, analiz etmektir asıl mesele. Sanırım biz bunu biraz daha vurgulamaya çalıştık ve anlatabildiysek bunun haklı mutluluğunu yaşayacağız. Ahmet: “Köy hayatı ateşten gömlek“ diyor bir sahnesinde. Çünkü bir yerde tüm saflığıyla sadece yaşama dair ihtiyacı için savaşan köy halkı var. Bizler bunu unutalı çok oldu... Onlar kinden, hırstan, riyadan bir haber yaşama inancımı artırdı, iyi ki buradayız…

“SAHTE OLAN HER ŞEYDEN KAÇIYORUM”

Oyunculuk dışında müziğe de yatkınlığınız olduğunu biliyoruz. Solistlik yapmaya devam ediyor musunuz? Pandemi döneminde bu konudaki bazı planlarınızın ertelendiği oldu mu?

Müzik hep dinlenme yerimdi ancak biraz tanınır olduktan sonra beni dinleyenlerin artık dinlemediklerini, sadece görmeye geldiklerini fark ettiğim an o durağım kapandı... Sahte olan her şeyden kaçıyorum. Beklentiler farklılaşınca aynı yerden jazz almadıkça her konuya nokta koymaya çalışıyorum. Pandemiden önce bitirmiştim açıkçası ama sahne dışında da sürekli müzik var hayatımda…

“HİNT FİLMLERİNE HAYRANLIĞIM MİLYONER FİLMİYLE BAŞLADI”

Hint filmlerine olan hayranlığınız nereden kaynaklanıyor? En sevdiğiniz Bollywood yapımı hangisi?

Hindistan bana çok uzak bir kültür değil... Atalarımın Arap Emirlikleri’nden geldiğini düşünürsek. O yüzden hem Ortadoğu’nun acılarını, sanatlarına yansıtmalarını, hem de onların hikayelerini hep merak etmişimdir. İçten gelen bir kaynama durumum var onlara karşı... Bu yüzden hala görmeye, izlemeye doymadım. Gördüğüm şeyin olanın zerresi olduğunu biliyorum. Hint filmlerine hayranlığım birçok insan gibi “Milyoner” filmiyle başladı... Onun öncesinde ben de sadece rengarenk giyinip şarkı söylemekten ibaret olan bir sineması olduğunu düşünüyordum. Fakat araştırdıkça, izledikçe kurguları bize yakın olduğunu anladım ve duyguları beni çok etkiledi. “Kahaani” başlı başına listemin 1. sırasında…

Oyunculuk hayatınızda bir “keşke”niz var mı?

İstikrar ve aynıcılık hayatımda kült gibidir, değişime kapalıyım ancak tiyatro ve sinemada bu doğrularım geçerli değil. o yüzden her yeni işimde keşkem var ancak bu keşkem bir sonraki işimde yerini buluyor, bunun için de şükrederim…

“GÜVEN VE HUZURU BULDUKTAN SONRA DEĞİŞİM BENİM İÇİN ŞIMARIKLIKTIR”

Hem doğduğunuz hem en sevdiğiniz şehir Adana. Adana’nın en sevdiğiniz yönleri neler? Fırsat buldukça gider misiniz?

Güven ve huzuru bulduktan sonra değişim benim için şımarıklıktır (benim fikrimce) o yüzden Adana benim için vazgeçilmez memleket sevdasından öte... Dünyanın neresinde olursam olayım ille Adana derim. Şehrin insanları amcam, dayım, anam, bacım gibi geliyor bana :)