Savaşçı dizisinde Astsubay Üstçavuş İlyas karakterine hayat veriyorsunuz. Sahip olduğu rütbesine rağmen kendisi sessiz, yerine göre konuşan, temiz bir Anadolu insanı. Karakterinizin bu yönlerine bakıldığında kendiniz ile bağdaştırdığınız yanları var mı? İlyas’ın en çok hangi yanlarını seviyorsunuz? Karakterinizi eleştirmenizi istesek, nasıl eleştirirsiniz?

İlyas karakteri diziye daha sessiz, sakin bir görev adamı gibi başlamıştı… Bu akşam 109. bölüm yayınlanacak, bu çok uzun bir serüven. Ve bu uzun serüvende İlyas’ın başından birçok şey geçti. Önce Kopuz’un emir eriydi, sonradan Kılıç Timi’ne dahil oldu ve birçok arkadaşını kaybetti. Kendi özel hayatında önemli gelişmeler oldu. En önemlisi generalin kızı Ayça’ya aşık oldu. Bu uzun serüven de İlyas’ı elbette çok değiştirdi, biz aslında bir karakterin değişimini izledik.

Biz oyuncular zamanla senaryoya reaksiyon veririz. Oyuncunun yorumu ve reaksiyonunu da senarist bölümde izler, o da yine oyuncuya reaksiyon verir ve böylece karakter derinleşmeye başlar. Bu dizilerde aslında bir noktada doğal olarak gerçekleşen, süreç içerisinde gelişen bir şey. Bazen senaristlerin kafasındaki karakter çok nettir ama bazen de İlyas’taki gibi, oyuncuların da katkısıyla değişimler söz konusu olabiliyor. İlyas bunun için çok güzel bir örnek bence. Seyircinin bildiği İlyas Karaca’nın üzerine koyarak işine daha çok tutkuyla bağlanmış, heyecanlı, olgunlaşmış ve son derece keyifli bir gelişim yaşamış aynı zamanda kendi özel hayatında da romantik, duygusal ve heyecan verici aşka sahip bir Türk askeri.

''BANA HEYECAN VEREN YENİ BİR ŞEY YARATMAK VE ONU YAPMAK''

Verdiğiniz bir röportaj sırasında dizinin 5. sezonuna başlarken “Yepyeni bir diziye başlıyor kadar heyecanlıyım. Aynı şekilde iştahlıyım. Hiç 5. sezon gibi değil, sanki ilk sezonumu çekiyor gibiyim” demiştiniz. Yaptığınız işe olan sevginizi kurduğunuz bu cümlelerle de belli ediyorsunuz. Siz bu heyecanınızı neye borçlusunuz? Böylesine heyecan dolu olmanıza sebep olan faktörleri bizimle paylaşır mısınız?

5. sezon benim için ilk sezonun başlangıcı kadar heyecan verici bir sezondu. Kendi adıma söyleyecek olursam, her sezona başlarken aynı duyguları hissettim. Bu daha çok insanın sanat algısı ile bir konu ve bunu ikiye ayırmak gerekir. Birincisi; var olan bir sanatı izleyiciye vermek isteyenler… Bu daha çok garantici bir tavır oluyor. İkincisi de; risk alıp her defasında yeni bir şey ortaya koymak isteyenler… Bugüne kadar benim takip ettiğim sanat ve sanatçılıkta etkilendiğim ikinci seçenektir çünkü sanatçı ezber bozan bir yapıdadır, hep yeniyi ortaya koymak ister. Bana heyecan veren her zaman yeni bir şey yaratmak ve onu yapmaktır. Tabii aynı rolü oynarken yeni olan ne diye sorabilirsiniz… Beni burada heyecanlandıran, böyle bir meydan okumaya davet eden sebep ise sanatsal tavrımdaki yeni olanın peşinden gitme dürtüsüdür, bu daha zordur. Her yeni sezonda İlyas Karaca’yı bir daha canlandıracak olmak, işimi zorlaştırsa da yeni bir şeyler yapmak, benim için hep yeni bir meydan okuma olmuştur. Her yeni sezon ve yeni bölümlerde izleyiciyi pozitif olarak şaşırtabilmek için yaklaşmış oluyorum. Bunda da ne kadar başarılı olduğumu izleyicimizin takdirine bırakıyorum. Her ne kadar 5. sezona pandemiden dolayı ara vererek başlamış olsak da çalışmayı, Savaşçı’yı ve İlyas’ı özlediğim için daha farklı bir enerji ile hazırlandım. Belki de çok iddialı olacak ama her yeni sahnede karakterimi izleyicide derinleştirmek, yeni yönlerini ortaya koyabilmek için bir fırsat yaratmış oldum.

''SAVAŞÇI İÇERİK OLARAK ÇOK SAYGI DUYDUĞUM BİR İŞ''

Dizi yayın hayatına başladığı ilk günden bu yana Savaşçı’da yer alıyorsunuz. Şüphesiz ki bir oyuncu için çok fazla avantajı olan bir durum uzun süre devam eden başarılı bir projede yer almak. Yaşadığınız bu süreç boyunca Savaşçı olmak size neler öğretti? Dizi başladığından bu yana hayatınızda ve yaşantınızda nasıl değişiklikler oldu? 4 yıl dile kolay…

Savaşçı gibi bir projede başından bu yana olmak çok gurur verici… İçerik olarak çok saygı duyduğum bir iş… Türk askerinin bu kutsal hikayesini anlatıyor olmak, hayatı boyunca Atatürk’ü araştırmış, okumuş biri olarak önemli askeri ve siyasi zaferlerle kurulan, kuruluş hikayesi çok özel ve destansı olan bir Cumhuriyet’in bugünkü ordusunda yer alan Mehmetçik’lerini temsil ediyoruz. Bu başlı başına çok büyük bir gurur kaynağı. Tabii ki Atatürk’ün de bizlere miras olarak bıraktığı bu fikirleri en iyi şekilde böylesine güçlü bir şekilde anan senaristlerimizle böyle bir işin içinde olmak, hayatıma çok şey kattı. Arkama dönüp baktığım zaman her anıyla “Ben bu işin içinde yer aldım” diyebileceğim, söylemekten gurur duyacağım bir iş oldu. Son derece mutluyum, kariyerimde çok güzel bir etki bıraktı. Gelişimi uzun yıllara yayılan bir karakteri oynadığımı ve bu gelişim sürecinde birbirinden güzel günler geçirdiğimi düşünüyorum. Aynı zamanda böylesine güzel bir işin bana tanıştırdığı çok güzel ve çok büyük isimler oldu, sektörümüzde uzun yıllardır yer alan önemli isimlerle uzun süre çalışma fırsatı buldum. Birçok insanla tanıştım ve çok güzel dostluklar kurduğumu düşünüyorum. Bir oyuncu için de uzun süreli bir karakteri oynamanın deneyimini yaşamış oldum, bunun hayatımda mutlaka özel bir yeri olacak. Tabii ki NOW ile de çalışmış oldum, daha önceleri de NOW’ta çalışmış olsam da, bu daha farklı ve uzun soluklu bir çalışma oldu. Burada yer alan NOW ekibi ve çalışanları ile de tanıştık ve benim için oldukça güzeldi, NOW ekibinde yer alan ve yanımızda olan herkese teşekkür ederim…

Karakteriniz, verilen görevleri yerine getirmek için elinden geleni yapmaya hazır, tam bir görev adamı. Bunun gurur duyulacak pek çok yönü olduğu gibi yaşattığı zorluklar da olduğunu düşünüyoruz. Sizin dizide rol aldığınız süre boyunca en çok zorlandığınız anlar hangileriydi? Birkaç bölüm önce senaryo gereği Yüzbaşı Haydar Bozkurt ile kaçırıldığınız sahnelerden bahsetmek ister misiniz?

Dizimizin yapısı gereği belirli bir aksiyona girmemiz gerekiyor, Türk askerinin her türlü yaşadığı fiziksel ve psikolojik zorluklara değinmemiz gerekiyor çünkü çok zor ve önemli bir görevi yerine getiriyorlar. Biz de onların yaptığı bu kutsal görevin değerini ekranlara, seyirciye aktarmak üzere çalışıyoruz. Tabii ki de Türk askerinin yaptıkları zor mücadele ile yan yana bile konulamaz. Biz de onların bu büyük, kutsal görevinin ne kadar önemli olduğunun altını çizmeye çalışıyoruz. Sinemanın kendine has çalışma biçiminden dolayı bizim de yaşamış olduğumuz zorluklar oluyor. Bugüne kadar çok keyif aldığım aksiyon sahneleri çektik, son derece heyecanlı ve güzel sahneler geçirdik. Birçoğunun zor olduğunu söyleyebilirim ama bir yanda da hepsi çok keyifliydi ve alabildiğimiz tüm güvenlik önlemlerini alarak bu sahneleri çektik. Bu sezonun başında Yörük Haydar karakterimizle kaçırıldığımız, işkence gördüğümüz, konuşturulmaya çalışıldığımız bir kaçırılma serüveniydi. Sarp ile çektiğimiz bu sahneleri oynamak çok keyifliydi ve karşımızda Uzi karakterine hayat veren Tamer Karadağlı da vardı. Savaşçı serüvenimde belki de en keyif aldığım ve sevdiğim sahneler arasına girdiğini söyleyebilirim. Özellikle Sarp ile bu ikili sahnelerde çok eğlendiğimizi düşünüyorum, aksiyon olarak da elimizden geleni yapmaya çalıştık. O sahnelerin içinde gerek komik anlar gerek ise duygusal anlar vardı. Son derece keyifli geçti, bize destek olan ekibimiz sayesinde birlikte yardımlaşarak huzurlu ve mutlu biçimde çalışarak üzerimize düşeni yaptığımıza inanıyorum.

''AŞKIN ÜSTESİNDEN GELEMEYECEĞİ HİÇBİR SORUN YOKTUR DİYE DÜŞÜNÜYORUM''

Astsubay Üstçavuş İlyas ile Ayça arasındaki aşk ile ilgili neler söylemek istersiniz? Her şeye rağmen kavuşacaklar mı sizce? Bu gizlilik nereye kadar devam edecek? 

Çok sevimli bir ikili oldular bence, izleyicilerimiz de bu çifte karşı güzel ilgi gösterdiler. Bu çiftin en önemli anahtar kelimesi General korkusu… General-İlyas–Ayça üçgenindeki eğlenceli, yer yer korkulu anların keyifli olduğunu düşünüyorum. Bir çok güzel şey duyduk bu sahnelerle ilgili… Birbirine aşık olan bu iki genç insan bu aşkın üstesinden gelebilecek mi? İlyas, General’in karşısına geçip bu aşkı itiraf edebilecek mi? sorularını hep birlikte senaristlerimizle bölümler geldikçe merak ederek ve bu heyecanı yaşayarak geçirdik. Bu keyifli serüvenin nereye gidecek kısmı önümüzdeki 109. bölümde de seyircimiz izleyecek ve son derece bilinmezliklerle ve belirli bir heyecan seviyesi ile dolu. Tabii ki burada birbirine gerçekten aşık olan iki genç var ve aşkın üstesinden gelemeyeceği hiçbir sorun yoktur diye düşünüyorum.  Ne olursa olsun, bu bir drama ve bu aşkın gelişiminin hikayesinde farklı etkenler de var, bunların nereye gideceğini henüz ben de bilmiyorum ama biz son derece keyif aldığımız bir aşk hikayesi oynuyoruz. İzleyicimizin de keyif almasını çok istiyoruz, alıyorlar ise de ne mutlu bize. 

Sette geçen günleriniz dışında vaktinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mekanlar için uzun mesafe gittiğimiz yollar çok oluyor, bu yüzden öncelikli ihtiyacımız dinlenmek oluyor. Ben ise film izlemeyi, kitap okumayı, spor yapmayı ve konsol oyunları oynamayı seven biriyim, genellikle futbol oyunu oynarım. Bunun dışında senaryo yazıyorum, hatta yakın zamanda arkadaş grubumuzla heyecan verici bir senaryo yazma sürecinin içine girdik, arkadaşlarımın çoğu da bilinen kişiler aslında ama bu sürecin içeriğine dair daha fazla bahsetmeyeyim ileride Türk izleyicimizin önüne sürpriz olarak çıkabilir.

''HAYVANLARDAN DA BİTKİLERDEN DE ÖĞRENECEK ÇOK ŞEYİMİZ VAR''

Köpekler insanların en sadık dostlarından biridir, sizin de Instagram hesabınızda yer alan fotoğraflarınız arasında sevimli, küçük bir köpek dostunuz olduğunu fark ettik. Birlikte nasıl zaman geçiriyorsunuz?

İsmi Koko ve o bizim ailemizin bir parçası, hayatımıza girdiği ilk günden bu yana evimizin başrolüdür, evde uzun uzun onun hakkında konuşulur. Hayvanlarla kurulan dostluklar çok özeldir, biz çok keyif alıyoruz, onun dünyasından da öğrendiğimiz çok şey var çünkü onların da hayat algısı çok farklı. Her insanın her insandan öğreneceği şeylerin bir sınırı yoksa, hayvanlardan da bitkilerden de doğanın tümünden öğrenecek çok şeyimiz var. Bizde hayvan dostumuz ile beraber yaşayarak, bu anlamda farkındalığımızı geliştirdiğimizi düşünüyoruz. O bir canlı ve onun hayatına sonsuz derecede saygı duyuyoruz. Temel bir takım eğitimler dışında onu hiçbir eğitimden geçirmedik, komutlara cevap veren biri değil kendisi... Özgür, hayatını yaşayan ve o hayatı yaşarken de bizim ona destek olduğumuz son derece keyifli bir ev arkadaşı ve oyun arkadaşı. Bir hayvan beslemek çok özel bir duygu ve bizim hayatımızda da var olan, ailemiz için en güzel değerlerden biri.

Üniversite yıllarında Plastik Sanatlar ve Sinema Yüksek Lisans Oyunculuk eğitimi almışsınız. O zamanlarda oyuncu olmayı istiyor muydunuz? Yoksa daha sonra mı bu alana yönelmeye karar verdiniz?

Her zaman sanatla uğraşan bir ailem olmuştur. Annemin çeşitli hediyelik eşyalar ürettiği bir atölyesi vardı. Babam ise kimya mühendisi olmasına rağmen çoğunlukla resim ile uğraşmış birisiydi. Böyle bir ev içerisinde ben de ister istemez sanatsal alanlara dair hep ilgi duydum. Bu ilgi zamanla yaşantımda daha profesyonel adımlar atmam gerektiğini hissettirdi ve en nihayetinde Güzel Sanatlar Fakültesi Plastik Sanatlar bölümüne girdim. Resim, heykel, seramik okudum. Daha sonradan oyunculuk ve sinema eğitimi almaya başladım. Üniversitedeyken sanatın içinde olmak istediğime emindim ama hangi alanlarda var olmak istediğimi anlamaya çalıştım. Aslında sanatı bir bütün olarak algılamaya çalışan biriyim, o yüzden ben sanatın içinden bilim dalları ile ilişkiler bulurum. Yazmayı sevdiğim için, fizik ve tarih te okuyan biriyim. Okuduklarımdan bir bilgi edineyim diye değil hayatı, evreni, yani bütün dünyayı ve insanı bir bütün olarak algılamaya çalıştığım okuyorum. Hangi alanda olursak olalım, konuyu bir bütün olarak algıladığımızda ortaya daha verimli ve orijinal şeyler ortaya koyabileceğimizi düşünüyorum.

Gelecekte oyunculuk haricinde yapmayı planladığınız farklı bir proje planınız var mı?

Oyunculuk, bana en çok heyecan veren alanlardan biri. Oyunculuk dışında yazmayı da seviyorum, ancak şuan için ilk işim ve heyecanım oyunculuk ve aktörlük. Bu alanda içinde olduğum ve keyif alarak yaptığım şeyi daha da keyif alarak yapmak, oyunculuğumu daha da ileri götürmek, bu konuda verimli olup, farklı şeyler yapmak istiyorum. Hayat, zaman, neler getirir bilmiyorum. Bu yüzden de geleceğe ait planların gelecekte düşünülmesi gerektiğine inanıyorum.

Oyunculuğa ilk başladığınız zamandan bu yana kendinize “idol” olarak benimsediğiniz veya örnek aldığınız birisi oldu mu?

Hayatımda ve mesleğimde hiçbir zaman idolüm olmadı. Bazen çok ünlü olmayan bir oyuncunun filmindeki küçük bir anından bile çok şey öğrendim çünkü bir oyuncu bir rolü kimsenin oynamayacağı kadar iyi oynar. Önüme gelen, ilgimi çeken bütün oyuncuları izlerim ama kariyerini ve yaptığı işleri beğendiğim birçok aktör var ve son yıllarda en çok etkilendiğim, çok başarılı bulduğum bir isim Daniel Day-Lewis. Gerçekten onu izlemek her zaman çok ayrı bir keyif veriyor bana ve kendisini çok başarılı buluyorum. Düşüncelerine ve fikirlerine, hayatı yaşarken adımlarını birebir takdir ettiğim çok farklı bulduğum ve hayatı çok doğru algıladığını düşündüğüm, benim hayatımdaki en özel kişi tabii ki Mustafa Kemal Atatürk’tür…