Kaçırılmalar, yaralanmalar, patlamalar, yeni düşmanlar… Üstüne Albay Oktay Göktürk’ün oyunları derken her bir bölümü ayrı heyecanlı Savaşçı’nın. Uzun yıllardır severek izlenen Savaşçı dizisinin başarısını siz neye bağlıyorsunuz?
Bu daima gölgelerini hissettiğimiz Mehmetçiğin hikayesi. Bu sezon ve geçmiş sezonlarda da ekrana yansıyan samimi bir enerji olduğunu düşünüyorum.
Dizide canlandırdığınız Teğmen Selcen Efe karakteri Kılıç Timi’nin tek kadın üyesi. Bir kadın olarak böyle bir karakteri canlandırmak size ne hissettiriyor? Timde birçok erkek arasında tek kadın olmanın zorlukları da oluyor mu?
Eh, kolay diyemem tabii ki :) Açıkçası erkeklerin askerlik durumuna aşina olması avantaj tabii ki ama öncesinde eğitimler aldım, çalıştım. Sette bize yardımcı olan eski bir Albayımız var, mümkün olduğunca gerçekliği yansıtmak adına her adımımıza yardımcı oluyor. Proje öncesi atış ve dövüş dersleri aldım. Bu dizi öncesinde de çok önemli ve özel bir projede yer aldım, henüz çıkmadı ama orada da polis özel harekat rolündeydim, biraz da oradan antrenmanlı olmuş oldum :)
“SELCEN’İN HENÜZ EKRANA YANSIMAMIŞ GÜÇLÜ BİR HİKAYESİ VAR”
Sizin de aynı Teğmen Selcen Efe gibi hedef odaklı, pes etmeyen, savaşçı bir ruhunuz olduğunu biliyoruz. İkiniz arasındaki bu benzerlik, karakterinize hayat verirken size ne gibi kolaylıklar sağlıyor?
Selcen Efe'nin pes etmeyen hedef odaklı olan halini Serenay ile aşırı kıyaslayamıyorum, çok farklı yolculuklar. Çünkü bu işi yapan kadınlarımız, askerlerimiz, polislerimiz gerçekten olağanüstü bir iş yapıyorlar. Selcen’in mücadelesi çok özel, mümkün olduğunca kendimin dışında bir karakter çıkartmaya çalışıyorum, henüz ekrana yansımamış güçlü bir hikayesi de var Selcen’in.
“EĞİTİM GÜNLERİMİZ ADETA BİZİ SETİN ZORLU ŞARTLARINA HAZIRLADI”
Diziye hazırlık aşamasında baskın ve pusu, arazide gece-gündüz ilerleme ve yaşama, silah tutuş ve atış teknikleri gibi birçok eğitim almışsınız. Bu eğitim süreci nasıl geçti, en çok hangi eğitimde zorlandınız?
Eğitim günlerimiz adeta bizi setin zorlu şartlarına hazırladı. Yağmurlu, soğuk ve çamurlu bir günde yapılan arazi eğitiminde bir tık zorlanmıştım. Fakat genel olarak hoşuma gittiğinden, tadını çıkarmaya ve projeye hazır olmaya odaklandığım için öyle pek zorlandığım olmadı aslında :)
Başka bir röportajınızda “Oyunculuk hayatın içinden, neredeyse her bir alandan ilham alabildiğimiz bir meslek. Öğretisi bitmiyor.” Demiştiniz. Bu anlamda Selcen Efe size neler öğretti, neler katıyor?
Dizi final bölümünü yayınlayana kadar Selcen’den öğreneceğim birçok şey olabilir. Şimdilik; cesaret, soğukkanlılık, stres kontrolü, yönetici olma hali ile ilgili farklı bakış açılarına yönlendiriyor beni.
“ŞU ANA KADAR ALDIĞIM DÖNÜŞLER MOTİVASYONUMU ARTIRDI”
Hayranlarınızdan karakterinizle ilgili nasıl geri dönüşler alıyorsunuz? Eleştiri aldığınızda bunları dikkate alır mısınız?
Şu ana kadar çok güzel dönüşler aldım ve motivasyonumu artırdı bu durum. Buradan da onlara teşekkür edeyim. Eleştirilerin alt metnine bağlı olarak, ne ile alakalı olduğuna bakarak dikkate alıyorum, hepsini dikkate almak sağlıklı da olmaz gibi. Her birimiz kendi gerçekliğimizi yarattığımızdan, bir sürü farklı düşünce ve bakış açılarımız olabiliyor. Onun dışında çok uzun zamandır benimle olan bir kitlem var, onlarla iletişim halindeyiz :)
“ARAZİLERDE 4.5 KİLOLUK SİLAHLA KOŞTURMAK ZOR GELİYORDU”
Tüm dizilerde set koşullarının farklı zorlukları olabiliyor kimi zaman, Savaşçı’yı çekerken de her saat ve her hava koşulunda arazide çekimlerde olabiliyorsunuz. Şimdiye kadar en çok hangi sahneyi çekerken zorlandınız?
Bana arazilerde yaklaşık 4.5 kiloluk silahla koşturmak biraz zor geliyordu başlangıçta ama çok kısa sürede ona da alıştım. Şartlar ve proje belli. E bir yerde de hiç zorlanmıyorsan da sıkıntı vardır, zihnen de bedenen de. O yüzden zorluklar evet, var hepimiz için. Ben oraları görmezden gelip, keyfini çıkarmaya bakıyorum. Ama en çok bomba patlayan sahneler zorluyor tabii
İstanbul’dan uzak kalmak size nasıl hissettirdi bu dönemde? Eskişehir’e alışabildiniz mi, set dışındaki zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Pandeminin üzerine alanından uzaklaşmak ilaç gibi geldi. Fırsat buldukça Eskişehir-İstanbul arası mekik dokudum. Yolda olma hissi hoşuma gidiyor, araba kullanmayı da sevdiğimden terapi oldu. Setten kalan zamanları Eskişehir’de spor yaparak geçiriyorum.
“FUTBOLUN BENİM İÇİN YERİ AYRIDIR”
2011 öncesinde hayatınız futbol üzerine kuruluymuş hatta Beşiktaş’a transfer olacakken oyunculuk için teklifi reddetmişsiniz. Hiç bu konuda pişmanlık yaşadığınız olduğunuz oldu mu ya da yeniden bu alanda aktif olmayı istiyor musunuz?
Evet, futbolu hala seviyorum. Benim için yeri ayrıdır. Fakat oyunculuğa başladıktan sonra ait olduğum gerçek alanı bulmuş gibi hissettim, o günden sonra zaten kararımı vermiştim. Hiçbir zaman pişman olmadım, hatta şanslı hissediyorum bunu fark edip ait olduğum bir mesleği seçebildiğim için. Çünkü mutlu olacağı işi yapabilen kişiler maalesef şartlardan dolayı azınlıkta. Futbolda da mutlu olabilirdim tabii ki, bilemem yaşanmamışı ama oyunculuk kadar ağır basmamış demek ki. Çok yönlü, renkli, stabiliteye izin vermeyen, sürekli yenilik bulabilecek bir alan fırsatı yaratabilen mesleğim var.
“SADECE BEDENEN DEĞİL, ZİHNEN DE HAREKET HALİNDE OLMAMIZI ÖNERİRİM”
Pandemi döneminin büyük bir bölümünü evde okuyarak ve izleyerek geçirdiğinizi biliyoruz. Hangi kitapları okudunuz? Takipçilerinize bu dönemde yapmayı önereceğiniz özel bir şeyler var mı?
Pandemi dönemini günde çift antrenmanla geçirdim. Hareketin yaratmış olduğu ruh hali yüzünden de evde çok sıkılmadım. İçinde bulunduğumuz durum çok yıpratıcı, uyumlanıp sadece bedenen değil, zihnen de hareket halinde olmamızı öneririm.
Seyahat etmeyi çok sevdiğinizi de biliyoruz. Pandemi sonrası en çok gitmek istediğiniz yer neresi?
Görmek istediğim çok yer var, pandemi son bulduğunda Bali’ye gitmeyi çok istiyorum. Fakat o dönemki ruh halime göre de bu değişebilir…