“KALIPLARIN DIŞINA ÇIKMAK İÇİN DİDİŞİYORUM KENDİMLE”

 
Sizi “Masumiyet” dizisinde Timur Yüksel karakteriyle izliyoruz. Karakterle ilgili ilk bilgileri edindiğinizde, ne düşündünüz?

 
Ben ilk senaryoyu okuduğumda “Acaba gerçekten Timur karakteri için mi görüşmek istiyorlar” diye düşündüm. Çünkü 39 yaşındayım, Timur 40 yaşında ama daha önce hiç 18 yaşında bir kız babasını oynamadığım için önce bir garipsedim çünkü, “ne ara yaşlandım ben bu kadar ya” dedim kendime. Sonra okudukça ısınmaya ve hayal ettikçe zorlanmaya başladıkça hemen rolü almak istedim. Oyunculuk isteyen karakterleri seviyorum çünkü, düz gelmiyor, kalıpların dışına çıkmak için didişiyorum kendimle.

 

“TİMUR HİÇ BEN DEĞİL, ALAKAMIZ YOK”


Sizin zor ve kötü karakter rollerine ilgi duyduğunuzu biliyoruz. Daha önce verdiğiniz bir röportajda “Aşık, romantik adamdan sıkılmak istemiyorum çünkü bana daha kolay gibi geliyor o tip roller” demiştiniz. Timur’u canlandırırken en zorlandığınız sahneler hangileri?

 
Günümüz toplumunda, günümüz Türkiye’sinde daha çok ataerkil büyüdük, büyütüldük. Bu bize bugüne kadar ne avantaj sağladı bilmiyorum? Ya da hakların, adaletin eşit olduğu bir toplumda olduğumuzu hayal edelim; erkek olmanın getirdiği sözüm ona “daha özgür bireyler” olarak büyütüldük. Timur da aynen böyle bir karakter. Tamamen annesinin etkisiyle, annesinin bir tanecik oğlu olarak büyütülmüş ve bunu evliliğinde de hala yaşayan bir adam. Aynı zamanda kompleksleri var ve bencil. Her sahnesinde zorlanıyorum o yüzden. Hiç ben değil çünkü, alakamız yok…

 

 

“TİMUR ‘ELALEM NE DER’ PSİKOLOJİSİ ALTINDA EZİLMİŞ BİR ADAM”

 
Timur Yüksel kariyerinde istediği atağı bir türlü yapamayan kompleksli bir karakter ve hayatında yolunda gitmeyen her şeyden eşi Bahar’ı sorumlu tutuyor. Timur’un bu kompleksleri nereden kaynaklanıyor? İzleyiciden karakterinizle ilgili nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?

 
Her konuda, kendi dışında en yakınında olan karısını suçlamaktan geri kalmıyor, evet. En büyük düşmanı, tüm sorunların sebebi sanki karısı. Saf bir tarafı da var. 18-19 yaşlarındayken evlenmiş ve henüz 40 yaşındayken biri 18, diğeri 8 yaşlarında, 2 çocuk sahibi. Diğer yandan anne ve kız kardeş baskısı, çevresel faktörler ve “Elalem ne der” psikolojisi altında ezilmiş bir adam Timur. Henüz karakteri seven bir kişiye rastlamadım doğal olarak ama zamanla karakterin boyutlarını ve sebeplerini izledikçe muhakkak detayları sebepleriyle gördüğümüzde bir daha konuşalım isterim.

 

“SETTE AŞIRI EĞLENCELİ BİR ADAMIM”

 
“Masumiyet”in dokunaklı sahneleriyle, izleyicileri etkisi altında bırakan bir yapısı var. Peki set ortamı ve kamera arkasındaki ekip ruhunu nasıl değerlendirirsiniz?

 
Bugüne kadar şükür hiçbir setimde kimseyle sorun yaşamadım, tanık da olmadım. Sette aşırı eğlenceli bir adam olduğum için hem çalışıp hem eğlenmeyi seçiyorum. Eğlenirken aynı anda işini yapmak, strese girmeden günü bitirmenize neden oluyor. Bizim sette de ne kamera önündeki oyuncu arkadaşlarım, ne de kamera arkasındaki arkadaşlarımdan negatif bir insana rastlamadım. Hepsinin ayrı, kendine has muhteşem enerjileri var ve zeki insanlarla çalışmak gayet keyifli.

 

Dizinin ilk dört bölümünde en çok etkilendiğiniz sahne/sahneler hangisi/hangileri oldu?

 
Çekerken bile etkilendiğim mahkeme sahneleri var mesela. Kadınlar ve kadınlara uygulanan şiddetle ilgili muhteşem cümleler ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ve her toplumsal kanayan yaraya parmak basan sevgili senaristimiz Sırma’ya buradan selam olsun…

 

Uzun yıllardır hep başarılı işlerde yer alıyorsunuz. Bir projede yer almadan önce göz önünde bulundurduğunuz kriterler neler?

 
Sabretmek sanırım :) Bol bol okumak, izlemek ve beklemek sizin için değerli bir şey haline getiriyor kabul ettiğiniz projeyi. Ayrıca birkaç fikir alışverişinde bulunduğum insanlar var sağ olsunlar.

 

 

“BELKİ OYUNCULUK ANILARIMI BİR KİTAPTA ANLATIRIM”

 
Bize oyunculuk kariyerinizde hiç unutamadığınız bir anınızdan bahseder misiniz?

 
İnanın o kadar çok anı var ki, burada anlatmaya kalkarsam bitmez, o yüzden belki çok ilerde bunları bir kitapta anlatırım :)

 

Oyunculuğun yanı sıra, birçok tiyatro oyununda da yer aldınız. Tiyatro sahnesinin tozunu özlediniz mi?

 
“Sır” adında bir oyun oynuyoruz, pandemi döneminde tabiİ ki etkilendik ve özledik sahneyi… En son Ekim ayında çıkmışız sahneye, keşke eski günlerdeki gibi çıksak sahneye ve seyirciyle buluşsak...

 

“EVCİMEN OLDUĞUM İÇİN PANDEMİDE ZORLANMADIM”

 
Pandemi döneminde en çok nelere zaman ayırdınız? Vaktinizi evde nasıl değerlendirdiniz?

 
Pandeminin ilk dönemi iyi geçti kendi adıma, verimli bir dönemdi çünkü ilk defa bu kadar izole bir hayat yaşadığımı söyleyebilirim. Daha önce hiç böyle bir şey yaşamadığımız için doğal olarak adapte olmak için baya bir çırpındık, sonra alıştık sanırım. Zaten evcimen bir adam olduğum için çok zorlanmadım açıkçası. Okuyamadığım kitapları bitirdim, izleyemediğim ne varsa izleme fırsatı buldum, evle ilgilendim, birkaç yemek yapmayı bile öğrendim ama sonra sıkılmaya başladım.

 

Büyük bir hayvansever olduğunuzu biliyoruz. 2019’da talihsiz bir kaza sonucunda köpeğiniz Max’i kaybettiğinizi de... Max’le bir anınızdan bahseder misiniz? Max’ten sonra yeniden evcil hayvan edindiniz mi veya edinmeyi düşünüyor musunuz?

 
O, hayatımın merkezindeydi. Ocak 2019’da hiç hesapta yokken kendisini uğurlamak çok acı verse de hayat devam ediyor… Her konusu açıldığında, her hatırladığınızda incecik ama bir o kadar da can yakan bir sızı bırakıyor sizde. İki sene olmuş gideli, bir türlü kendimi hazır hissetmiyordum ama şu sıralar bir çocuk sahiplenme niyetim var, kısmet bakalım…