SENARYOYU İLK OKUDUĞUMDA CİVAN’IN TÜM KLİŞELERDEN UZAK ÖZELLİKLERİ BENİ ÇOK HEYECANLANDIRDI
Ruhun Duymaz’ın ilk bölümü yayınlandı. Neler hissediyorsunuz? Gelen tepkiler nasıl, memnun musunuz? Sizin ilk bölümle ilgili yorumlarınız neler?
Tepkiler çok güzel, çok olumlu. Sağ olsun seyircilerimiz dışarıda gördüklerinde ya da sosyal medya üzerinden her zaman paylaşıyorlar fikirlerini. Görüyorum ki daha ilk bölümden onların da çok eğlendiği ve merakla hikayenin devamını bekledikleri bir iş olmuş. Ben de çok keyif aldım izlerken. Yönetmenimiz Aytaç Çiçek’in enerjisini sonuna kadar hissediyorsunuz resmen. İşin içinde aksiyon var, aşk var, komedi var zaman zaman gerilim var. Seyirciye her hafta gerçekten de tam bir eğlence vadeden bir iş Ruhun Duymaz ve ilk haftadan bunu çok güzel bir şekilde belli etti bence :)
Dizimizin genel hikayesini, henüz diziyi izlememiş olanlar için kısaca bir de sizden dinlemek isteriz. İzleyiciler Ruhun Duymaz’ı neden izlemeli?
Onur Karasu, uluslararası bir suç örgütünün Türkiye ayağının ünlü kuyumcu, iş insanı Civan Koral olduğu bilgisine ulaşmıştır ve bu örgütü çökertmek üzere ekibindeki arkadaşlarıyla birlikte riskli ama etkili bir plan oluşturur. Plana göre Onur, Civan’ın kardeşi Hilal’i kendine aşık eder ve böylece aileye girerek kaleyi içten çökertmeyi hedefler ancak o sırada Hilal’in çok yakın arkadaşı Ece’nin de Londra’dan gelmesiyle beklenmedik gelişmeler olur. Profesyonel bir hırsız olan Ece’nin kendine göre bir gündemi vardır. Onur ve Ece ortak çıkarları doğrultusunda birlikte çalışmaya mecbur kalırlar ve tabi bu arada havaya yoğun bir romantizm kokusu yayılır :)
Gelelim sizin canlandırdığınız Civan karakterine. Civan, ağzı iyi laf yapan zeki ve tekinsiz bir adam. Aileden kalan tek bir kuyumcu dükkanını, mağazalar zinciri olan dev bir markaya dönüştüren bir dahi de diyebiliriz Civan için. Siz Civan karakterini nasıl tanımlarsınız? Senaryoyu ilk okuduğunuzda Civan için düşündükleriniz nelerdi?
Civan oynaması çok keyifli bir rol çünkü çok katmanlı bir karakter. Bir taraftan karanlık işler çeviren ve hedefine ulaşmak için ne gerekirse yapan gözü kara bir adam, diğer taraftan da ailesine fazlasıyla bağlı, aşırı korumacı ve sevgi dolu bir oğul ve kardeş. Öfkesi de sevgisi de çok samimi olan, bir anda modu değişebilen, hiçbir zaman ne yapacağını kestiremediğiniz biri. Dizinin kötü adamı ama aynı zamanda sevimli de, şeytan tüyü var diyebiliriz onun için. Senaryoyu ilk okuduğumda bütün bu klişelerden uzak özellikleri çok heyecanlandırmıştı beni, o yüzden oynamayı çok istedim.
Biraz da projeye dahil olma sürecinizden bahsedelim. Senaryo size geldiğinde Ruhun Duymaz’ın hikayesinin en çok hangi yönünden etkilendiniz? Civan karakterini canlandırmak istemenizdeki en büyük etken neydi?
Rol aldığım başka bir dizinin çekimleri devam ediyordu senaryo bana geldiğinde. Orada 3 yıl boyunca canlandırdığım karakterden sonra bu kadar ters köşe bir rolün teklif edilmesi tabi ki çok cazip geldi bana. Bir taraftan da dramatik, karanlık bir işte oynamak istemiyordum, eğlenceli, tatlı bir iş hayal ediyordum hep. O da tuttu :) Dolayısıyla büyük bir keyifle projeye dahil oldum.
ONUR VE CİVAN ARASINDAKİ KEDİ FARE OYUNU HİÇ BİTMEYECEK
Dizide Onur ve Civan karakteri arasında büyük bir kovalamaca oyunu oynanacak gibi görünüyor. Onur çok çalışkan ve hırslı, Civan ise kurduğu imparatorluğun yıkılmaması için tüm hünerlerini sergileyecek gibi. İki karakter de çok zeki... İzleyicilerimizi büyük sürprizler bekliyor mu bu konuda?
Gerçekten her ikisi de çok güçlü ve zeki karakterler ama güçlerini farklı şekilde kullanmayı tercih ediyorlar. Şunu söylemek zorundayım, hikayede çok büyük bir sürpriz var ve bu sürprizle birlikte hikaye bambaşka bir yola girecek ama elbette Onur ve Civan arasındaki kedi fare oyunu hiç bitmeyecek. Ruhun Duymaz’ın aynı zamanda bir aksiyon komedi olduğunu unutmayalım. İşin o tarafı da çok şey vaad ediyor seyircimize benden söylemesi...
KENDİMLE İLGİLİ EN ÇOK SEVDİĞİM ÖZELLİĞİM, GALİBA YALNIZKEN DE ÇOK EĞLENEBİLMEK
Peki Tuğrul nasıl biridir? Sosyal medya paylaşımlarınız oldukça eğlenceli ve yüksek enerjili görünüyor. Biraz da sizi tanımak istesek?
İnsanın kendinden bahsetmesi çok kolay değil ama şöyle söyleyeyim, herkes gibi benim de farklı farklı ruh hallerim var. Yani arkadaşlarımın yanında çok eğlenceliyimdir ama tanımadığım bilmediğim bir ortamda genelde soğuk ve mesafeliyimdir. Hayatıma çok kolay insan almam ama bir kere aldım mı da zor vaz geçerim. Ben sabahları uyanmayı sabırsızlıkla bekleyen bir insanım, güne başlama fikri beni çok heyecanlandırır hep. Çalışmayı çok severim, okumayı, öğrenmeyi, üretmeyi. Kendimle ilgili en çok sevdiğim özelliğim, galiba yalnızken de çok eğlenebilmek diyebilirim. Bazen kalabalık bir ortamdan bir an önce gitmek isterim. Tek başına kalmaktan hiç sıkılmam. Tam bir teraziyim işte :)
Aslında en başından beri tiyatroyla ilgilenmek isteseniz de Uludağ Üniversitesi’nde İngilizce Öğretmenliği de okuduğunuzu ardından tiyatroya yönelip bu alanda eğitim aldığınızı öğrendik. Şuan, İngilizce öğretmenliği okuyan o yıllardaki Tuğrul’a bir şey söyleme şansınız olsa ne söylerdiniz? Belli ki en başından beri olmak istediği yeri gayet net görebilen biri, ama yine de belki bir motivasyon cümlesi duymak, ya da gelecekten güzel haberler almak iyi hissettirirdi…
Ne güzel bir soru bu :) Ona şöyle derdim: “Tuğrulcuğum, hayatında yaptığın tüm fedakarlıkların sana geri döneceği ve iyi/kötü yaşadığın her deneyimden cebine bir şey atıp devam edeceğin o hayatın başlangıç noktası burası. İleride çok faydasını göreceksin İngilizce Bölümü’nde öğrendiklerinin hiç merak etme.” Gerçekten de öyle oldu. Artık öğretmenlik yapmıyorum ama İstanbul’a gelip hayatımı ilk kurmaya çalıştığım zamanlar o işten para kazandım, düzenimi öyle kurdum. Keza oynadığım, yönettiğim bazı oyunları çevirdim. Oyunculuk mesleğimde de çok faydasını gördüm bütün o eğitimin.
Tiyatro sanatçısı, oyuncu, müzisyen ve yönetmensiniz aynı zamanda. Hepsinin tatmini, durdukları yer çok farklı olsa da siz en çok hangi alanda olmaktan keyif alıyorsunuz? En çok hangisinde özgür hissediyorsunuz kendinizi?
Sürekli tek bir alanda üretmek, çalışmak bir süre sonra insanın kendini tekrar etmesine sebep oluyor. Ben de yenilenmek için zaman zaman farklı disiplinlere kayıyorum. Aynı zamanda bu yaptığım işi eğlenceye de dönüştürüyor. İnsanın keyif almadığı bir işi yapması en büyük işkencelerden biri çünkü. Ben de o yüzden beni özgürleştirecek ve rutinimi bozacak küçük şoklar uygulamayı seviyorum kendime. Kısacası bütün bu farklı alanlarda üretmek, çalışmak zaten beni özgürleştiren bir deneyime dönüşüyor böylece. Hiçbirini diğerinden ayıramam :)
Müzikle ilgili yeni projeleriniz var mı? İlerleyen zamanlarda grubunuz YaDa’yla gerçekleştirmek istediğiniz bir projeniz/ ya da şuan üzerinde çalıştığınız bir projeniz var mı?
YaDa’nın son şarkısı Aşk Damlaları yakın bir zamanda yayınlandı daha. Şimdi artık bir albüm sürecine giriyoruz. Bir süre yeni şarkı çıkarmayacağız yani. Umuyorum sonbaharda albüm bitmiş olur:) Acelemiz yok kısacası. İçimize sinene kadar çalışacağız sonra konserler gelir tabi. Bu barada benim başka bir müzik projem daha var, caz, müzikal ve klasik şarkılardan oluşan bir solo albüm/konser projesi. Sonbaharla birlikte ona da ağırlık vermek istiyorum. Müzikle ilgili işler son hızla devam ediyor anlayacağınız.
Aynı soruyu tiyatro için de sorayım, yakın zamanda sizi ya da yönettiğiniz bir oyunu izleyebileceğimiz bir proje var mı?
Açıkçası bir müzikalde oynama fikri beni cezbediyor şu an sadece. Müzikal olmayacaksa da çok heyecanlandırması lazım tekstin beni. Şu an karar verdiğim bir şey yok bu anlamda, ama sezona yöneteceğim iki oyun var. Eylül/Ekim gibi başlar provalar. Bir taraftan da onlar için bir ön hazırlık aşamasındayım şu an. yavaş yavaş şekillendiriyorum kafamda.
ANNEM EN BÜYÜK İLHAM KAYNAĞIMDIR. HAYATI BOYUNCA HİÇBİR ZAMAN MÜCADELEDEN VAZ GEÇMEYEN, CESUR, SÖZÜNÜ SAKINMAYAN ÇOK GÜÇLÜ BİR KARAKTERDİ
Hayattaki en büyük ilham kaynağınız nedir? Ne olmasaydı şimdiki siz olamazdınız?
Annem benim en büyük ilham kaynağımdır. Hayatı boyunca hiçbir zaman mücadeleden vazgeçmeyen, cesur, sözünü sakınmayan, çok güçlü bir karakterdi. Onu kaybettiğimizde kocaman bir boşuk bıraktı hepimizin hayatında, ama çok güzel anılar da bıraktı. Hayatım boyunca onun gibi cesur, vazgeçmeyen biri olmaya çalıştım hep. Benim en büyük rol modelim annemdir. Onun bana desteği, inancı olmasaydı kendimi çok yalnız hissederdim bu hayatta. Aynı zamanda koşulsuz sevginin ne demek olduğunu da yine ondan öğrendim.
Bu karakteri ben canlandırmalıydım/ canlandırmalıyım dediğiniz kült bir rol var mı?
Olmaz mı hem de çok ama ilk aklıma gelenler, “Guguk Kuşu”nda Jack Nicholson’ın ve “Köpeklerin Günü”nde Al Pacino’nun rolleri diyebilirim. Muhsin Bey filminde Uğur Yücel’in oynadığı “Ali Nazik” gibi bir rolü de çok isterim. O kadar çok var ki :))
İzlemekten sıkılmadığınız, her izlediğinizde size başka bir şey düşündüren ya da keyifli vakit geçirmenizi sağlayan bir film var mı? Varsa hangi film?
Tabi ki var. “Eternal Sunshine of The Spotless Mind” mesela kaç kere izlediğimi bile hatırlamıyorum. Senaryosu, rejisi, kurgusuyla, oyunculuklarıyla müthiş bir film. Genel olarak Wong Kar-Wai filmleri, özellikle “Aşk Zamanı” . Çok eğlenmek istediğimde “Pineapple Express” ve “This is The End” gibi şahane komediler. Bizim sinemamızdan “Selvi Boylum Al Yazmalım”, bütün o eski Yeşilçam komedileri, Atıf Yılmaz’ın “Aaaah Belinda”sı. Bütün bu filmleri izlemek terapi gibi resmen.
Son olarak yoğun bir tempoda çalıştığınızı biliyoruz. Boş vakitlerinizde neler yapmayı tercih ediyorsunuz?
Plak avcılığı yapıyorum diyelim. Saatlerce plak dükkanlarında vakit geçiriyorum, müzik dinliyorum, plaklar alıyorum. Şehrin tadını çıkarmayı çok seviyorum, parklarda arkadaşlarla vakit geçirmeye bayılıyorum. Uzun yürüyüşler yapmayı severim. Tabi yoga mutlaka yapıyorum. Okurum, yazarım, şarkı yaparım. Mutlaka tek başına da vakit geçirebileceğim şekilde zaman ayırırım kendime. İşimiz gereği çok fazla insan bir arada oluyoruz, o yüzden fırsat buldukça bir süre yalnız kalmak iyi geliyor bana.